DUYGULARIN RENGİ 4-
DUYGULARIN RENGİ 4- rar verebileceğini biliriz yani, biliriz de nasıl yapmayacağı- mızı becermek de zorlanırız. Oysa bir an gelir, öfkenizin yersizliğini, isteklerinizin anlamsızlığını, karşınızdakilerin şaşkınlığını görebilirsiniz. Çok öfkeliyken birden gülmeye başladığınız olmadı mı hiç.7 Ama dikkatli olmakta yarar var, karşıdakiler onlarla dalga geçtiğinizi düşünebilir siz öf- kenizi gülmeceye dönüştürürken. Öfkeli insanların davra- nışları, komedi filmlerinde çoğu zaman güldürür bizleri. Güldüren kontrolsüzlükleridir. Belki kendi öfkemizi kont- rol ederek, kendimizi güldürmeyi becerebiliriz. Öfkelendi- ğimizi bildiğimiz şeylere yakın olmak, içinde olmak ve on- larla olmak zorunda değiliz ayrıca. Kimi zaman, onların yok olmasını sağlayamıyor ve başkalarını değiştiremiyor- sak, uzak durma, görmeme hakkımızı kullanabiliriz. Öflce doğal bir duygu. Ve hep olacak, çünkü onu orta- ya çıkaran olayların çoğu yaşamın bir parçası ve yaşam da bizim. Amaç öfkelenmemek değil, öfkenin kaynağını keşfe- dip, ona karşı tedbir almak ve öfkenin dışavurum biçimini seçmek. Unutmayın, öfke bir duygu ama ortaya çıkardığı davranışın ne olacağına siz karar vereceksiniz.Yl1 1″°- Asistanım henüz ve ilk kez h ı r™ Ç.’kac^m hocamın isteği üzerine K T* Cani, yayın değil ve ben hTl. , un”tkan- — s-« *+> _ _ne soru söyleye- rek, bunların yanıtlarını isteyeceğini bildirdi. Çekim başla- dı, söylediği soruları sorup, yanıtları aldı. Bitti sanırken da- ha önce bahsetmediği bir soru daha sordu. Doğal olarak ben de yanıta, “Evet, bunu unuttum,” diye başladım. Sonradan izleyen herkes bunun bir espri olduğunu dü- şündü. Oysa ben yanlış kullandığım kelimeye takılmıştım: ‘Unuttum’. Unutmam için bunu önceden belirlemem, bil- mem, planlamam gerekti. Ben unutmamışnm. O gün iki şeye karar vermiştim. Biri, bir daha asla hiçbir programda önceden soruları konuşmadım, her şey doğal akışıyla gitti. Diğeri ise unutma, unutulma, unutkanlık gibi sözcükleri kullanırken anlamlarını hiç unutmadım. Unutma üzerine şiirler, romanlar, unutma üzerine sa- vaşlar, unutma üzerine intikamlar, hayatlar kurulmuş. Ki- mi zaman unutulmaktan, unutmaktan yakınmışız, kimi za- man unutamamaktan. Kimi zaman unuttuk diye suçlanmı- şız, …
DUYGULARIN RENGİ 3-
DUYGULARIN RENGİ 3- başını öperdi. Canım efendiminin yerini, “Bunu mu özle- mişim?” sorusu, aranan masalcı ninenin yerini masalın cadısı alırdı. O zaman özlem duymayalım mı.7 Hayır! Özlemek ve öz- lenene kavuşmak mutluluklardan biri. Yeter ki gerçeği öz- leyelim, yeter ki özlerken gerçekçi olabilelim. Bazen evlili- ğin sandığımız kadar masal dünyası olmadığını, bekarlığın da isteklerimize kavuşma özgürlüğü olmadığını bilelim. Eğitimin yetmediğini, eğitimsizliğin ise olumsuzluğunu bi- lerek, paranın mutluluk getirmediğini, parasız da sorun olabileceğini, sürekli evden uzak olmanın cazip olabileceği- ni, ama gezmek için çok uzağa gitmek gerekmediğini bile- rek özleyelim. Bilerek özleyelim ki, özlem acı değil, çaba ge- tirsin, heyecan getirsin, başarı getirsin. Sıla biziz, olumsuz- luklarıyla, yanlışlarıyla, eksikleriyle biz ve bizim parçaları- mız. Onu özlerken gerçekleriyle hayal edelim ki, kavuştuğu- muzda evimizde olduğumuzu, bizi bulduğumuzu hissedebi- lelim. Sevgili, paylaşmak demektir, duymak demektir, kız- gınlıklara, kırgınlıklara katlanabilmek demektir, olumsuz- luklarına karşın seçtiğimiz demektir, istediğimiz demektir, yansıtabildiğimiz değer demektir. Onu özlemek için yitir- meyi, uzak kalmayı, gitmesini beklemeyelim. Yanımızday- ken, yüreğimizdeyken, bizimleyken özleyebilelim. Özleyebi- lelim ve bunu ona söyleyebilelim ki sevgi, aşk, özlem, mut- luluk ve sevgili de bizim olabilsin.Korku, hayret, üzüntü, tiksinti, umut, sevinç, kabul edil- me ve öfke… Duygularımız, yani bizi bir davranışa yönel- ten, çevresel beklentilere uyum sağlamamıza yarayan duy- gular. Bizi bir davranışa yönelten ama davranışın ne oldu- ğuna bizim karar verebileceğimiz hisler. Öfke de bunlardan biri. Genellikle düşmanlığa ve saldırganlığa yol açan bir duygu. Becerebiliyorsanız şair gibi öfkeyle ama inadına şiir yazmak olabilir sonucu. Ama çoğunlukla tehlike oluştu- ğunda öfkelenir ve saldırarak o tehlikeyi yok etmeye çalışı- rız. Bazen öfke saldırganlığa değil, hiddete dönüşür. Aslın- da birbirlerine yakın duygulardır ama şiddetleri aynı değil- dir. Öfkelenmek doğaldır, yeter ki kontrolden çıkıp, yıkıcı bir duygu haline gelmesin, yeter ki diğer insanlarla ilişki- mizi, iş yaşamımızı, okul hayatımızı bozmasın, yeter ki kontrol edebilelim ve yönetebilelim. “Öfke nöbetlerine girdi,” deriz, bağırıp …
DUYGULARIN RENGİ 2-
DUYGULARIN RENGİ 2- ne işe yarayacaklarını bilemez haldeler. Çalışanlar umut- suz, işlerinin geleceğini göremediklerinden, işsizler umut- suz, isteklerine kavuşamadıklarından. Siyasiler umutsuz, yazgılarını başkalarının başarılarına bağladıklarından. Yaş- lılar umutsuz gençlere güvenemedikleri ama onların gele- cek olduklarını bildiklerinden. Toplumca depresyonda mıyız? Biz mi yitirdik umutları- mızı yoksa birileri umudun yaşayanlar için olduğunu bili- yor ve doğrudan yok etmek yerine, umutlarımızı mı çalıyor- lar? Gasp, hırsızlık ve suç arttı, sokaklar güvensiz, evimiz bile güvensiz diye düşünmeye başladıysak, aslında umutla- rı olmadığı için sokaklarda olan bir avuç sokak çocuğunun felaketimiz olacağına inanmış, sokakları onlara değil, onla- rı sokaklara teslim ettiğimiz gerçeğini bile gözden kaçıracak kadar yılmışsak, ülkemizin gücünü, varlığımızın gücünü unutmuşsak, umutlarımızı, mücadele gücümüzü çalmaları- na izin vermişiz demek ki. Umutsuzluk karanlık bir duygu. Karanlık içinde kalma- ya da, bırakılmaya da karşı çıkmak gerek. Umutsuzluğun nedeni depresyonsa önemli değil, doktoru var, tedavisi var. Ama umutsuzluğun nedeni başkalarıysa sakın izin verme- yin, çünkü çalınan, umutlarınızla birlikte geleceğinizdir.Özlenene nasıl ulaşılmaz nitelikler yüklemiş yazar: “Ba- şımın tacı, canım efendim, görünmez çığlıklarımı gören…” Hep öyle değil midir.7 Özlenen ulaşılamayandır, ulaşılmaz- dır. Bildiğimiz, duyduğumuz, hissetiğimiz olumlu, büyüsel, olanaksız her şey ona aittir. O muhteşemdir, çünkü bizim özlemimizdir, özlediğimizdir, kavuşamadığımız, elde ede- mediğimiz belki de yitirdiğimizdir. Yanımızdayken anlaya- madığımız, belki de hiç bizim olmayan ama dinlediğimiz, dinlediklerimizi dillendirdiğimiz, dillendirirken değiştirip, hayallerimizi eklediğimiz, onun için özlediğimiz. En çok bahsedilen, yazılan, çizilen sevgiliye ve sılaya öz- lemdir. Sevgili, sevenin aynası olduğuna göre, sevgiliye öz- lem biraz da kendimize özlemdir. Aslında özlemlerin en büyüğü kendimize duyduğumuz özlemdir. Eski halimizi öz- leriz, neşeli halimizi özleriz, mutlu halimizi özleriz, hatta bazen hüzünlü halimizi bile özleriz. Üstelik hepsinin biz ol- duğunu, hepsini seçenin, hepsini yaşayanın biz olduğumu- zu unutarak, üstelik belki bir gün sonra bugünümüzü de özleyeceğimizi fark etmeden, düşünmeden özleriz. Aynen sevgiliyi özlemek gibi. Yanımızdayken, bizimken, yaşanır- ken hiç özlenmeyecekmiş gibi gelirken, özlemler küçük se- …
Duyguların rengi 1-
Duyguların rengi 1- “Umudumu yitirdim, her şey yerli yerinde gibi yaşa- mımda, ama umudumu yitirdim ve gelecek yok artık, yani hayat yok doktor!” Kim bilir kaç kez duydum bu cümleyi. Umutsuzluk, baş edilmesi en güç duygulardan biri. Hem yitiren için hem yitirileni bulması beklenen doktor için… Umudu yitirmek, geleceği ve yaşamı yitirmenin ilk adımı geçekten de. Sadece kişi için değil, topluluklar için, ülkeler için, dünya için… Yok etmenin bir yöntemi de umutlarınıellerinden almak, geleceklerini çalmak. Umut demek, seçe- nek demek, umut demek çaba gösterme gücü demek… Umudu kesmek dinlerde de Tann’ya isyan kabul edilir. Çünkü umutsuzluk, insanın kendinden vazgeçmesidir ve tüm dinler için günahnr. Yine de hangimiz kapılmadık umutsuzluğa zaman zaman? Hani bir engel çıktı mı karşı- mıza, hele bir de dağ gibi görünüyorsa, sevdiğimiz çekip git- mişse ve tüm dil dökmelerimize karşın “dönmeyeceğim” dediyse, cebimizde beş kuruş kalmamış, işsiz ve açsak, bek- lediğimiz her neyse ve biz onu tek gerçek sanırken gelme- mişse kapılmadık mı hiç umutsuzluğa? Dünyanın sonu gel- miş, yaşamamız gereksizmiş, zaten aldığımız nefes hava de- ğilmiş, biz biz değil, hiçmişiz gibi gelmedi mi hiç? Sonra bi- raz zaman geçince, yeni bir sevgili, yeni bir iş, yeni bir ge- lecek varmış gibi hissedip, umutlarımıza sarılmadık mı sonra? İşte o anı sağlayan, güç sanılan şey içimizdeki dönü- şüm arzusudur. Öyle bir arzudur ki o, içimizde, derinde bir yerde umutsuzluğun kalın perdesini yırtarak çıkabilecek ka- dar güçlüdür. Yeter ki çok derinlerde olsa bile onun içimiz- de bir yerde var olduğunu bilelim. Devamlı söylediğimiz “olmaz, olamaz”ın aslında “yapamam” olduğunu fark ede- bildiğinizde, yapabilmenin zorluğunu bilseniz de umutsuz- luğu seçer misiniz? Eğer seçerseniz, yok olmayı seçmiş olur- sunuz. Bazen depresyon getirir umutsuzluğu. Depresyon bir hastalık, umutsuzluk da onun en olumsuz bulgularından biridir. Hastalığa teslim olmak yerine tedavi olmak gerekir. Depresyonda umutsuzluk o denli yoğun olabilir ki, hiçbir şeyden zevk alamaz olur …
ALDATMA ,3
ALDATMA ,3 bir çocuk gibi mahzunlaşarak yalnız dolaşırdı. Bu yalnızlıktan yakınmazdı ama hiç olmazsa kocasının paylaşmaya yanaşmadığı bu konulara karışmamasını isterdi. Halûk’un, küçük kıza para vermesini küçümseyen bakışına ve akılla açıklanamayacak o davranışını eleştiren sözlerine duyduğu kızgınlığı dile getirmedi, hiç cevap vermeden, konunun kapanmasını bekleyerek pencereden dışan bakıp, o küçük, önemsiz kızgınlığı, ruhunun bir yerlerinde taşıdığı ve içinde açığa çıkmamış minik öfkelerini biriktirdiği kesenin içine atıp unutulacak duygular arasına terk etti. Selin’i annesine bırakıp çıktıklarında Aydan kızgınlığını unutmuştu bile. Küçük balıkçı köyündeki tahta masaları örtüsüz eski meyhaneye gittiler. Sakin kıpırtılarla sahile usul usul çarpan denizden huzurlu bir serinlik yayılıyordu. Karşı kıyıdaki tepeler sessizdi. En telaşlı ruhları bile yatıştıracak bir sükûnet vardı çevrede. Bu lokanta, onları, her geçen gün, her yeni başarı ve banka hesaplanna yatan her yeni parayla biraz daha uzaklaştıklarını hissettikleri gençliklerine ve geçmişlerine bağlayan küçük bağlardan biriydi. Hayatlarından, başanlanndan ve zenginliklerinden memnundular, bunu değiştirmek ya da eski günlerine dönmek gibi bir arzuları da, özlemleri de yoktu ama gene de başarıyı tutkuyla hayal ettikleri o eski günlerinden tümüyle kopup ayrılıyorlarmış duygusunun içlerinde yarattığı, o anlaşılmaz, hatta genellikle fark edilmez hüznü, böyle eski anılarından kendilerine kalmış yerlere baş başa giderek yatıştırıyorlardı. Gençliklerinden kopmamak, onu hatırlamaktan ve yaşamaktan korkmamak onların başarılarını daha da önemli kılıyordu. Başarıyı bulmak için yola bir çocuk gibi mahzunlaşarak yalnız dolaşırdı. Bu yalnızlıktan yakınmazdı ama hiç olmazsa kocasının paylaşmaya yanaşmadığı bu konulara karışmamasını isterdi. Halûk’un, küçük kıza para vermesini küçümseyen bakışına ve akılla açıklanamayacak o davranışını eleştiren sözlerine duyduğu kızgınlığı dile getirmedi, hiç cevap vermeden, konunun kapanmasını bekleyerek pencereden dışan bakıp, o küçük, önemsiz kızgınlığı, ruhunun bir yerlerinde taşıdığı ve içinde açığa çıkmamış minik öfkelerini biriktirdiği kesenin içine atıp unutulacak duygular arasına terk etti. Selin’i annesine bırakıp çıktıklarında Aydan kızgınlığını unutmuştu bile. Küçük balıkçı köyündeki tahta masaları örtüsüz eski meyhaneye gittiler. Sakin kıpırtılarla sahile usul usul çarpan …
ALDATMAK – 1 –
ALDATMAK – 1 – Sevdiklerimizin ruhlarında oluşan anlık değişimleri, duygu sıçramalarını, her zaman çok da belirli nedenlere bağlı olmayan yakınlaşmalarını ve uzaklaşmalarını, bilinçlerinin alt kısımlarındaki ulaşılmaz bölgelere saklanmış arzularının değişik biçimlerde ve beklenilmeyen zamanlarda ortaya çıkışını izleye-bilseydik, herhalde sakın bir denizde sulann arasından aniden yükselen bir canavarı gördüğünde zavallı bir balıkçının hissedeceği korkuyu ve şaşkınlığı hissederdik. Ürkütürlerdi bizi. Hiçbir zaman başka bir insanı, o insan en yakınımız olsa bile, tümüyle tanıya-mayacağımızı, iki insanın arasında daima görülemez karanlık alanların bulunacağını, iki insanın asla tam anlamıyla bütünleşemeyeceğıni, kimseye kendimizi bütün açıklığımızla gösteremeyeceğimiz gibi kimsenin de kendisini bize bütün açıklığıyla gösteremeyeceğini fark edip, kendimizi bu dünyada yapayalnız hisseder, yüzünü gördüğümüz, sesini duyduğumuz, günlerce, aylarca, hatta yıllarca konuştuğumuz, birlikte en gizli zevkleri paylaştığımız birinin nasri olup da bize yabancı olabildiğini anlayamamanın çaresizli- ğini yaşardık. Bütün bunları bilebilseydik, en sevdiklerimize bile, en kısa ayrılıktan sonra dahi ‘kimsin sen’ diye sorma ihtiyacını hissederdik. Halûk, duyguların bu gizemli karmaşasının sürekli hareket halinde olduğunun farkına varsaydı, insan beynini, o beynin bütün dokularını, kaslarını, sinirlerini, hangi bölümün hangi işe yaradığını böylesine bilip her gün en azındaın iki beyin ameliyatında, insanı insan yapan gri httereslerin arasında öylesine güvenle neşterini dol aştı nrk«n.. insan m huna nasıl böyle yabancı kalabildiğine şaşardı arrua bunların farkına varmıyordu. Patlamış damarlarını tamir ettiği, küçük girintilerinde birikmiş kan pıhtılarını temizlediği, anevrizmalarını aldığı, tümörlerini ayıkladığı o beyinlerin içinde dolaşıp duran düşüncelerle duygular, ne galiptir ki o beyinlerin kas yapısı kadar ilgisini çekmiyordu. Beyin denilen o tuhaf kütlenin insanı şaşırtan mucizevi çalışma biçimiyle öylesine büyülenmişti ki o mekanizmanın kendisi, yarattığı sonuçlardan daha fazla ilgilendiriyordu onu. Belki de, somut bozuklukları görüp somut önlemler almayı gerektiren bir mesleği olduğundan, somutlaşmayan, ele gelmeyen, bir biçime giremeyen belirsiz duygularla ilgilenmez, hatta öyle şeyleri küçümserdi. Duygulara yabancıydı ama duygusuz biri değildi. Karısını, çocuğunu neredeyse delilik derecesinde sever, onlara duyduğu sevgiyle mesleğine olan bağlılığının …
DOKTORA DANIŞMADAN OLMAZ
Doktora danışmadan olmaz Adet düzensizliği ciddiye alınmalı. Bu konuda çevrede duyduğunuz tedavi ve ilaç tavsiyelerini unutun. Mutlaka bir uzmana başvurun. Çünkü yapısal bozukluklar, hormonların salgılanmasındaki sorunlar adetlerin düzenini etkileyebilir. Kendi kendinizi iyileştirmeye çalışmayın… ilaca1 devam etmeli miyim? Polikistlik över hastasıyım. Tedavi sonucu oğlum oldu. Doğumdan sonra 2 yıl doğum kontrol hapı kullandım. Doktorum uzun vadede bu ilacın kanser riski olduğu için bazı dönemler bırakmam gerektiğini söyledi. Şimdi adet görmek için her ay 5 gün başka bir ilaç içiyorum. Sizce bu iiaca sürekli devam edebilir miyim yoksa yeniden doğum kontrol hapına başlayım mı? CEVAP Sevgili okuyucumuz, polikistik over’de kullanılan doğum kontrol hapları bir yerde yumurtalıkların çalışmasını düzenleyip orada kist oluşumunu engeller. Şimdi kullandığınız ilaç ise rahimde eksik olan hormonu yerine koyarak kanamaların olmasını sağlar. Bazen o ilacı da kullanabilirsiniz. Uzun süreli kullanım için başka bir sakıncası yok ise doğum kontrolü için kullanılan ilaçların daha yararlı olacağını sanıyorum. Ayrıca insülin metabolizması ile ilgili sorun var mı? Varsa onun için de tedavi olun. Kilo sorunu var mı? Onun için de diyet ve spor mutlaka yapılmalı, sevgiler… Tifo yüzünden mi? 10 yıldır evliyim. Yaşım 28. Çocuk sahibi olamıyorum. Daha önce tifo geçirdim. O hastalık sırasında düşük yaptım. Acaba geçirdiğim hastalığın çocuk sahibi olamamamla alakası var mıdır? CEVAP Sevgili okuyucumuz, geçirdiğiniz tifonun gebe kalmanızı engelleyeceğini pek sanmıyorum. Ancak hastalık çok ağır geçer ve buna bağlı olarak bağırsaklarda ve karın içinde ciddi problemler çıkarsa (perforasyon- bağırsak delinmesi gibi) belki o zaman gebe kalamayabilirsiniz. Gebeyken tifo olunca yüksek ateş, enfeksiyon büyük olasılıkla düşüğün olmasına neden olmuştur. Ama kalıcı bir hasar yaptığını sanmıyorum. Şimdi yapılması gereken neden gebe kalamadığınızın araştırılmasıdır, sevgiler… Adetim normal değil 23 yaşındayım, adet kanamam normal değil. Bazı ilaçlar olduğunu duydum, acaba onlan kullansam olur mu? Doktor tavsiyesi şart mıdır? CEVAP Sevgili okuyucumuz, adet hiç mi olmuyor, çok gecikerek mi oluyor yoksa düzenli mi değil? …
KOCAMI aldattım
KOCAMI aldattım çünkü o bunu hak etti. Aldatmayı sürdürüyo- rum. Şimdi sizlere neden ve na- sıl olduğunu anlatacağım, izmir’de ya- şıyorum. Adım Neriman. Evliyim ve bir kız çocuğu annesiyim. Henüz dört yıllık evliyim ve maalesef kocamı alda- tıyorum. Evlenmeden önce bir hazır gi- yim mağazasında tezgahtarlık yapıyor- dum. Varlıklı bir aileden geldiğim söy- lenemez. Hatta karın tokluğuna çalışıp kazanan bir babanın, yarım akıllı bir annenin en küçük kızıyım. Liseyi bitir- diğim sene çalışmaya başladım ve beş yıl önce karşıma “hayatımın erkeği” sandığım önder çıktı. O babasıyla or- tak iş yapan, maddi durumu fena olma- yan, şımarık bir delikanlıydı. îlk görüş- te aşka tutuldum. O da benden etkilen- di. Benim sevdiğim kadar çok sevdiğini söyleyemesem de beni sevdi. Altı ay kadar çıktıktan sonra benimle evlen- mek istedi. Kısmetini bekleyen bir kız olarak teklifi hoşuma gitti, hiç düşünmeden de balıklama atladım. ı u [ AİLESİYLE TANIŞTIM SEVGİLİM önderin ailesiyle tanış- tım. Annesi çok soğuk, asla ısınama- yacağım bir kadın olsa da kardeşleriy- le ve yengesiyle hemen kaynaştım. Ba- bası beni sevdi. Nişanımız yapıldı. Maddi açıdan sıkıntıları olmadığı için bana her şeyi fazlasıyla aldılar. En gü- zelinden gelinlik giydim, en gösterişli- sinden kına gecem ve düğünüm yapıl- dı. Telli duvaklı gelin olduğumda çok daha farklı hayallerim vardı. Filmler- de gördüğüm mutlu aile tablosuna ka- vuşacağımı, anne babam gibi sadık bir yuva kuracağımı düşünmüştüm. Hayaller dünyasında dans ediyordum. Anneciğim yarım akıllı olmasına rağ- men babamla çok iyi anlaşırdı. Yokluk içinde birbirlerini çok severlerdi. Fa- kat ben o mutluluğu bulamadım. [ İŞSİZ GÜÇSÜZ BİRİ ] KOCA adayım önder, işsiz güçsüz arkadaşlarıyla takılıp kahvehane köşe- lerinde zaman geçirmesini seven biri, üstelik kumar oynamasını da çok sevi- yor. Evliliğimizin ilk günlerinden itiba- ren beni ihmal etmeye başladı. Hiçbir zaman bana hak ettiğim ilgiyi göster- medi, bana hak ettiğim şekilde yeterin- ce zaman ayırmadı, inanın dört yıllık evliliğimiz …
istanbul escort bayan
merhaba ben istanbul escort bayan zuhre istanbul avrupa yakasından avcılar semtınde anal ve oral sex uzerıne uzman bır bayanım 20 yaşında 170 boyunda ve esmer tenlıo yeşıl gozluyum benımle ılgılenen olgun ve comert beyler ıcın yukrıdakı ılanlarda tel ve ırtıbat numaralarım bulunmakta aramanısı beklıyorum
VAJİNA DİYALOGLARI: SIK – SORULAN SORULAR 4-
VAJİNA DİYALOGLARI: SIK – SORULAN SORULAR 4- ve orgazm esnasında çoğalır. Boşalma esnasında erkekten bir çay kaşığı kadar ersuyu gelir. Ersuyu başlangıçta yoğundur ama vajinanızda incelir ve sıvı bir hale gelir. Seksten sonra sağa sola hareket ettiğinizde, vajinal salgılarla ersuyu birleşince vajina duvarlarından kaymaya başlar. Vajinanızın düz bir yüzeye sahip olmaması nedeniyle, salgıların hepsinin katmanlardan akması belli bir zaman alır. Günlük ped giymek ve cinsel ilişkiden sonra sık sık değiştirmek kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlar. Ya da ilişkiden sonra vajinanıza tampon yerleştirin. Bir iki saat boyunca tamponu içinizde tutun ki salgıları ve ersuyunu emsin ve sonra çıkarın. S. Bazı geceler cinsel ilişkiye girdikten sonra çok şiddetli bir baş ağrısı yaşıyorum. Bu ciddi bir sağlık sorunu olabilir mi? Bunu önlemek için ne yapabilirim? C. Baş ağrıları seksten kaçmak için sık kullanılan mazeretlerdir. Hepimiz şu şikayeti duymuşuzdur; “Bu gece olmaz hayatım, başım ağrıyor.” Ancak cinsel heyecana kapıldığınızda baş ağrısından çeken birçok kadından biriyseniz, bu şikayet size pek komik görünmez. Cinsel baş ağrıları seksten tamamen uzak durmanıza neden olabilir ya da cinsel deneyimden zevk alma yeteneğinizi engelleyebilir. Genellikle ciddi bir sorunun göstergesi değildir. Ama işi garantiye almak için yine de bir doktora görünmelisiniz. Seksten kaynaklı temelde iki tür baş ağrısı vardır. Her ikisi de cinsel birleşmeyle, mastürbasyonla ya da oral seksle başlayabilir. tik tür baş ağrısı orgazmdan önce cinsel aktivite esnasında görülür. Başınızın her iki yanında ve arkasında sersemletici, ağır bir ağrı hissedebilirsiniz. Bu baş ağrısı tansiyondan kaynaklı baş ağrısıyla alakalıdır ve seks esnasında yüz ve boyun kaslarınızı kasarak oluşabilir. Cinsel olarak uyarıldıkça baş ağrınız da artabilir. Kafatasınızda hassasiyet de hissedebilirsiniz. Bu baş ağrıları kısa sürebilir ya da birkaç gün devam edebilir. Seksten bir saat önce ibuprofen (Aleve, Motrin) almak yararlı olabilir. Biyolojik ge- ribildirim ve kas gevşetme egzersizleri ya da kas gevşetici ilaçlar bazen gerekir. ikinci tür baş ağrısı, orgazmdan hemen önce …