Bostancı Escort ❤️

bostancı escort bayan

muzlu pasta 9

muzlu pasta 9

muzlu pasta  9 EYVAH! GEÇ KALIYORUM! “Hayatı seviyor musun? öyleyse zamanını israf etme, çünkü hayatın yapıldığı madde zamandır.” Benjamin Franklin Bu paniğin en bilinen belirtilerinden biri “Bu ilişki nereye gidiyor?” sendromudur. Bir ilişki sürdükçe sürüyor ve ufukta evlilik görünmüyorsa, o zaman durup bir düşünmelidir, iliş- kinin sonu bir yere varmayacaksa, vakit kaybetmemelidir. İşte bu psikolojiyle güzelim ilişkiler bir çırpıda bitirilir. İçimizde, “Sonu nereye varırsa varır. Mühim olan yaşanı- lan güzel anlardır.” deme cesaretini gösterebilen aslan yürek- lilerin sayısı pek azdır. Öylesine şartlandırılmışız ki. Çocukluk günlerimizden beri, oyuncak olarak elimize hep bebekler, plastik çay-kahve fincanları, küçük ocaklar, tencere- ler filan verilmiş. Bebeklerimizi pışpışlamış, altlarını temizle- miş, saçlarını taramış-örmüş, onlara kıyafetler dikmişiz. Haya- li misafirlerimize görünmez yemekler pişirip boş tabaklarda ikram etmişiz. Gelecekte üstleneceğimiz “anne”lik rolüne daha o zaman- dan, böylece hazırlanırmışız. Gelecekte izleyeceğimiz yol, yani evlenip çoluk çocuğa ka- rışmamız gerektiği, bilinçaltımıza böylece işlenirmiş. Kafalarımızın içinde bu kayıtlarla yaşarken, toplumda ya- şanan model yine bu iken korkmamak mümkün mü? Üstelik anne-babalann endişe dolu bakışlarını üzerinde hissederken, yakın arkadaşlann teker teker bekârlığa vedaBanu özdemir 85 edişlerine şahit olurken, sağdan soldan otuz beşinden sonra çocuk doğurmanın riskli olduğunu duyarken ve tüm bunlar olduğunda hâlâ bekârken… Panik olmamak mümkün mü? Kimilerimizin omuzlan bu baskılar altında gün geçtikçe daha bir çöker. Kimilerimizin önceliği her şeye rağmen hâlâ kariyeridir, bu baskılan duymazdan, görmezden gelir. Ne var ki bu baskılar gerçekten çok kuvvetlidir. En baba- yiğidin bile üzerine kâbus gibi çöker, perişan eder. Sanıyorum bu konuda en zorlandığımız anlar, işyerinde iz- lemek zorunda kaldığımız “hamilelerin geçit törenlerf’dir. Özellikle büyük şirketlerde -nüfus kalabalık olduğu için- hamileler hiç bitmez. Evli genç kadınlar arka arkaya hamile kalırlar. Hatta öyle bir denk getirirler ki (bu ayarlama nasıl ya- pılır, aralarında bir danışıklı dövüş mü vardır, bir bilen varsa lütfen söylesin!) aynı anda -biri hamileliğinin başında, biri or- tasında, biri de sonunda-

muzlu pasta 7

muzlu pasta 7

KIZ MUHABBETLERİ “Kullandığınız kelimeler, nasıl yaşayacağınızı belirlerler.” Yunan Atasözü a)    Ekonomi b)    Politika c)    Dekorasyon d)    Yemek tarifleri e)    Hiçbiri Bildiniz! Bunlar, “kız muhabbetlerinde en çok ne konuşulur?” soru- sunun çok seçenekli cevaplarıydı. Doğru cevap da hiç kuşku- suz “e” şıkkı, yani “Hiçbiri” idi. Tamam. Böylece, kız muhabbetlerinde ne konuşmadığımızı söyle- miş oldum. E ne konuşuyoruz o zaman? Erkekler… İlişkiler… Erkekler… İlişkiler… Erkekler… Haftanın beş günü, günde minimum sekiz saat çalışıyoruz. Hayatımız enflasyon tahminleri, kur varsayımları, ithalat mev- zuatındaki değişiklikler, A tipi fonlar, B tipi fonlar, C tipi fon- lar arasında geçiyor. Bizler iş kadınlarıyız. Makro düşünür, mikro uygularız. İş- lerimizde uzmanlaşmışız, çok iyi işler ortaya çıkarırız.Ama biz kadınız! Süslü unvanlarımız ve başarılı kimliklerimizin arkasında her birimiz birer kadın. Duygusalız. Süslenmeyi, iyi giyinmeyi, güzel olmayı ve beğenilmeyi çok severiz. Gezip tozmaya, eğlenmeye bayılırız… Sevgililerimize taparız. Hal böyle olunca da, ne enflasyon ne de İMKB, gerçekte il- gimizi çeken konular çok farklıdır. Pudranın markası, iyi kaş alan manikürcünün adresi, bir haftada hiç rejimsiz üç kilodan kurtulmanın sırrı, lazer epilas- yoncuya ne kadar para ödendiği, gerçekten işe yarayıp yara- madığı bizim dünyamızdaki en önemli stratejik bilgilerdir. Aramızda müthiş bir istihbarat ağı kurup tüm bu bilgileri paylaştığımız gibi, erkeklerle ilişkilerimizi de kritik üzerine kritik ederiz. Sadece kendimizinkileri değil, tanıdık tanımadık kim varsa, tüm ilişkileri masaya yatırır ve adeta moleküllerine ayınnz. Ne teoriler, ne kuramlar geliştiririz biz. Teknolojinin iler- leme hızından da büyük bir hızla, birbirimizin teorilerini çü- rütecek yeni hipotezler atanz ortaya. Her bir teori, bir diğerini çürütür. Hayatın en büyük bilinmezidir ilişkiler. O kadar kafa pat- latırız ama iyi ilişkinin formülünü bir türlü bulamayız. İyi ilişki eşittir aşk artı sevgi artı saygı diyemeyiz. Denkleme mutlaka bilinmeyen birtakım değişkenler eklenir: ya bir eski sevgili, ya bir yenisi, ya depresyon, ya tatminsizlik, ya kafa karışıklığı, bir şey çıkar ve bu denklemi bozar bitirir.* ilişkileri

muzlu pasta 3-

muzlu pasta 3-

muzlu pasta 3- — Boşveeeeeeeer… Ben diyordum sana, o adam beş para et- mez diye… Yok yok, belliydi… Ben o hareketinden anlamıştım zaten… Çok iyi yaptın! Sürtülsün burnu biraz! Bak filancanın sevgilisi de çok çektiriyordu kıza… Terk et dedik, terk etti… Şimdi adam kızın altına arabayı çekti, yüzüğü de taktı! * En nefret ettiğim durum nedir, bilir misiniz? Kuaförde bir sürü işkenceye tabi tutulur ve sonunda dışarı tamamen “sıfırlanmış” olarak, pırıl pırıl çıkarsınız. Sanki artık ömrünüzün geri kalan kısmını böyle geçirecekmişsiniz gibi. Ancak bu bakımın üzerinden daha bir gün bile geçmeden pırıltı hemen sönmeye başlar. İlk gün saçın fönü, üçüncü gün ojeler bozulur; yedinci günde tüyler tekrar baş gösterir ve pü- rüzsüzlük hissi kaybolur. Sanki boşa kürek çekiyormuşuz gibi, aynı terane tekrar başlar… Peki bu bakımsal durumlar kuaförle biter mi? Kesinlikle hayır… Kimi zaman çamurlara bulanır, kimi zaman naylonlara sa- rılır, kimi zaman oranıza buranıza elektrik kabloları bağlanır, kimi zaman da tüylerinizin teker teker yolunmasını veya on- lardan tümüyle kurtulmak için etinizin her bir milimetrekare- sine batırılan iğnelerin acısına katlanırsınız… Ve güzellik uğruna daha ne işkenceler çekersiniz… * istikrar yok. Kalça, göbek toparlamak ve daha bir “/it” olmak için “tae- bo”dan tutun da “kanguru aerobiği”ne kadar her türlü faaliye-Banu Özdcmir 37 te sardırırız. Koşu bantlarının, “climber”lann, “/ree runner”\a- rın tepesinden inmeyiz. Ta ki iki santim incelene kadar. Elbette haftada iki günden, üç ayda ve rejimsiz daha iyi bir sonuç çıkmaz ki… Tüm bu çaba, topu topu bu kadarcık incelebilmek içindir. Aslında harcanan bu çabanın ve dökülen terlerin amacı top model ölçülerine ulaşmaktır ama, bu tempoya ömür mü daya- nır? Böylece, sportif faaliyetlerimizin ömrü zor belâ üç ayı bu- lur. Ufaktan ufağa aksatmalar başlar ve sonra hepten bırakılır. Hani zaten iki santim de incelinmişti ya, bu kadar spor can sağlığıdır. Yaza 1-2 ay kala, -plajlarda bikini ile boy göstermek zorun- da

muzlu pasta 2-

muzlu pasta 2-

muzlu pasta 2- —    Doğru, en mantıklı olanı buydu zaten.. İki saattir tartışı- yoruz, printer honveyör girişinde olursa süreç daha hızlı işler. Arkadaşım yine kulağıma eğildi: —    Şuna baksana! Açık renk ruj hiç iyi gitmemiş… Bence koyu renk sürse daha hoş olurdu! Baksana kırk yaşında ama yüzünde tek bir kırışıklık bile yok! Acaba ben mi yanlış görü- yorum? Sen de baksana, ışıktan mı böyle gözüküyor? Yok ca- nınım, tek bir çizgi bile yok. Taş gibi bir cilt. Kırışıksız da olu- nabiliyor demek… Ben kırkıma geldiğimde nasıl olacağım? Yediklerime çok daha dikkat etmem lazım. Öğlen yemekte bol salata yiyeyim bari… Şu abur cuburu artık kesmeli… Offf.. Şimdi yine sadece salata diye niyetlenip tüm çeşitlerden dol- dururum tepsiye. Sahi yemeğe ne kadar kaldı? —    Saat 11.30. Daha bir saat var… Ben de atmam gereken maili atamadım hâlâ! Toplantı bir an önce bitse de işimi hal- ledebilsem! Arkadaşıma laf yetiştirmeye çalışırken; katılımcılardan bi- rinin, “Her şey online basılsın! Her şey online basılsın!” diye odada çınlayan sesi, beni tekrar toplantının içine çekti. Yahu, en son bıraktığımda printeri konveyör başına koya- cak ve aplikatör almayacaktık. Aplikatör alımı niye tekrar gündeme gelmişti ki? Panik vaziyette konuşulanlara pür dikkat kesilip, arada ka- çırdığım noktaları yakalamaya çalıştım… Kafamda beliren so- ru işaretlerini soramıyor ve “Ya az önce biri sorduysa, rezil ol- mayalım şimdi,” diye düşünüyordum! Toplantının en zor, kendimi perişan ettiğim anlarıydı bunlar… Neyse ki vaziyeti toparlamam uzun sürmedi ve ben yine görüş belirtmeden duramadım tabii:Banu özdemir 33 —    Bcnce yine de en iyisi aplikalör kullanmayalım. Bu işi sadece printer\c çözebiliriz. Hem daha ucuz hem de çabuk bir çözüm bu… Evet, bu görüşün taraftarları tekrar ses vermişlerdi… Tar- tışmalar yine sürüp gidiyordu… Arkadaşım yine kulağıma offffladı: —    Saat 12.15 oldu … Bitmedi gitti toplantı! Acaba bir ka- rar çıkabilecek mi, yoksa yine bir sonraki toplantıya mı erte- lenecek?

AŞKIN EVRELERİ

AŞKIN EVRELERİ

AŞKIN EVRELERİ Kime nerede, ne zaman ÂŞIK olacağımızı bilemeyiz. Böyle bir bilinç olsaydı aşk raflarda kalırdı, aranılan ve ar- zulanan olmazdı. Kimin evladı olduğumuz, hangi kültürde yetiştiğimiz, genetik kodlarımız ve karakter özelliklerimiz kime âşık olacağımızı belirleyen unsurlardır. Bu yüzden her karşımıza çıkana ÂŞIK olamayız. Aslında bir aydınlanma olan aşk, yıllarca kirlenen zihni- mizin aynı zamanda da ilacı oluyor. Gerçek AŞK insanı ken- di gerçekliğine götürüyor. Aşkın olmadığı zamanlarda insan sadece kendini ayakta tutacak şeylerin anlamlarını bilirken âşık olduğu zaman ilişkisi olduğu olmadığı onun için anlam ifade ediyor. İşte yaşamın tadı dediğimiz şey buradan geliyor. Birçok dinde, birçok dilde tüm âlimler Aşk’ı dizeliyor, resmediyor. Çünkü her ülke tarihsel aktarımında Aşk’ları, savaşları daha yoğun kullanıyor. Savaşın olduğu her yerde AŞK; AŞK’ın olduğu her yerde savaş oluyor. Beyin nasıl tam çözülemediyse AŞK da yüzde yüz bilinemiyor. Birçok başarı aşkla doğup bir çok hastalık aşkla iyileşebiliyor. Düşünsenize, âşık olan âşık olduğunun her noktasında hayat buluyor. Saçının telinden, eskimiş tişörtüne kadar. Do- kunduğu yerlerden dinlediği müziğe kadar her şey artık âşık olana geçiyor.Düşünün ki, âşık olan âşık olduğu için kendi zihnini ye- niden programlıyor. Tüm pozitiflik, olumlu bakış açısı, zevk alma dürtüleri, Polyannacılık motivasyon kanalları yüzde yüz çalışmaya başlıyor. Dertler tatlı, yükler hafif, cehennem cennet oluyor. Nefes olan her şey var olduğu için sevilip; nefes alamayan cansız eşyalar Aşka dekor olmaya başlıyor. Çünkü, dünya sen âşık olduğunda sana özel dizayn oluyor. Tüm dünyayı kendi gönlünde barındırabilen ÂŞIK, aşkı da, âşık olduğunu, da dünyayı da yaratana şükrediyor. Çünkü AŞK, yüzde yüze tamlığa, sisteme, evrene teşek- kürü getiriyor. Sayfalarca anlatsam da tarif edemediğim aşk içinde evre- ler taşıyor.

Aşk Dans Etmektir

Aşk Dans Etmektir

Aşk Dans Etmektir Danışmanlık yaptığım anaokullarından birinde 4 yaş grubuyla drama çalışmaları yapıyorduk. Minik, çok sevimli kız ve erkek çocuklarıyla inanılmaz keyifli zamanlar geçiri- yorduk.Tüm çocuklar daire olup yere oturdular ve sohbet etmeye başladık. Onlara bir soru sordum: “Çocuklar AŞK nedir?” Hepsi birden gülmeye başladılar. O kadar tatlıydılar ki, fısır fısır konuşurlarken minik bir kız yüksek sesle dedi ki: “Sarılmak!” “Başka kim söyleyecek? Aşk nedir?” Bir erkek minik: “öpüşmektir!” “Başka?” Başka bir minik kız son noktayı koydu benim aşk nedir soruma: “Aşk dans etmektir.” “Nasıl yani?” “Annemle babam eve gelince zıplayıp sarılıyor.” Evet ben de katılıyorum bu miniğe. AŞK dans etmektir. Aynı beden diliyle tek bir ritimde aynı duygularla şimdiki zamanda bütünleşmektir. Çünkü AŞK iki kişinin bedeninde tek bir ritim olabil- mektir.

DUYGULARIN RENG -8-

DUYGULARIN RENG -8-

DUYGULARIN RENG  -8- Şimdi, bir kanepenin ya da yatağınızın tam ortasına, hat- ta yerde halının üstünde sırt sırta gelecek şekilde oturun. Bacaklarınızı katlayın ve eşinizin sırtına yaslanın. Onun da aynı şekilde aynı beden duruşunda olmasını sağlayın. Sessiz bir şekilde hiç konuşmadan birbirinizin sırtını his- setmeye çalışın. Sırt sırtayken zihninizde sadece olumlu, pozitif duyguları tutmaya çalışın. Ana odaklanın. Ne geçmişe ne de geleceğe saplanın. Bu egzersizi haftada üç kez on dakika süreyle yapın. Top- lam 21 oturum gerekiyor. Etkilerini üçüncü oturumdan son- ra göreceksiniz. Bilinç boyutunda sırt sırta verdikçe güven ve sevgi peki- şecek. Bilincin ürettiği ve kelimelerle pisletmediği bu duygu- lar bilinç dışındaki negatiflikleri yok edecek. On dakikalık çalışmadan sonra yine birbirinize bakma- dan ne hissettiğinizi bir iki cümleyle seslendirin. İlkönce siz sırtınızdaki eşinize, sonra da o, size ne hissettiğini anlatsın. Ayağa kalktıktan sonra bir daha bu uygulama hakkında konuşulmasın.ce karıkoca iki sevgili de. Hatta arkadaşlar, dostlar bile ya- pabilirler. Evde, parkta, sokakta, işyerinde yapılabilecek bir tekniktir. Bir duvarın dibine yan yana dizilin. Herkes birbirinin el- lerini sıkıca tutsun. Eller beden dilinde enerjimizin iletildiği en açık kanala sahiptir. Birbirinizin eline sıkıca sarılıp herkes bacağını hemen yanındakinin bacağıyla yan yana yapıştır- sın. Tek bir bacakmış gibi yapın. Şöyle düşünün, sol baca- ğınızı eşinizin sağ bacağına yapıştırdınız. O da sol bacağına çocuğunuzun sağ bacağına yapıştırdı. Herkes birbirinin elini sıkıca tuttu. Artık tek bir vücutsunuz ve kopamazsınız. Şim- di en baştaki ileriye doğru ilk adımı atsın. Yani her ikinizin ayağı yapışık şekilde tek bir bacak ileri adım atsın. Sonra ya- nınızdaki diğer ayağıyla adım atsın. Sonuç olarak ayakları- nız yapışık şekilde belirlediğiniz yere yürüyorsunuz. Etkinlikten sonra birbirinize geribildirim verebilirsiniz. Göz Göze Olalım Amaç: Uzun etkili sohbetler yapabilmek Birbirimizin içdünyasına girebilmek Duygusal zekâ gelişimi Etkileyici olmak Bu bedensel oyun hem evli çiftler hem de sevgili olanlar için geçerli. Biliyorsunuz ki bizler karşımızdakinin bize dik-

KIZ TAVLAMAK

KIZ TAVLAMAK

KIZ TAVLAMAK © Benim ergenlik dönemimde piyasada ‘Kız Tavlama Sa- natı’, ‘En Güzel Aşk Mektupları’ gibi kitaplar vardı. Halen olduklarını pek sanmıyorum. Çünkü o günden bugüne ar- tan bir şekilde, en azından bir kesimde, kız-erkek arkadaş- lığını cinsel boyutlara, tavlama kelimesini başka amaçlara taşıdık ki… O kitaplarda neler yazardı hatırlamıyorum ama eminim ki, uzaktan bakma, gülümseme, kibar konuşma, yardım etme gibi, şu anda bizim kuşağa masum, yeni kuşa- ğa ise garip, hatta komik gelecek önerilerdi onlar. Sonra değişen dünyayla birlikte masumiyet de bitti. Çocuklar aşk- la, cinsellikle çok erken tanışır oldular. Daha kreşteyken aşklarından, kıskançlıklarından bahsetmeye başladılar.Cinsel ilişki kurma yaşı gittikçe düştü. Tanışıp, ardından hemen cinsel ilişki kurmanın adı aşk oldu. Gerçekten kız tavlamak nasıl olur? Galiba önce ‘tavla- mak’ ne demek onu anlamak gerekir. Kızdırdıktan sonra yavaş yavaş soğutarak yumuşatmak; tavlamanın sözcük an- lamı bu. Sanırım kızlar ya da erkekler için kullandığında, tavlamaktan kast edilen bir çeşit ilişki kurmak olsa gerek. İlişki kurmak çok kolaylaştı derken acaba yanılıyor muyuz? Sosyal fobi sorunu ya da başka bir ruhsal sorunu olmayan gençler için çok kolaylaşn gibi. Belki de sorun tavlamanın artık eski anlamını taşımıyor olmasından kaynaklanıyor. Artık el ele tutuşmak, pastaneye gitmek yeniliyor. Ekonomik durumu iyi olan ailelere mensup gençlerin kız arkadaşlarına bir demet çiçek almayı akıllarına getire- mediğini ilk kez öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Getirseler de kız arkadaşlarının bunu beğenmeyeceklerini düşünüyor- lardı. Henüz 15-16 yaşındayken kendilerini, her defasında değeri artan armağanlar almak zorunda hissediyorlardı. Çi- çek onlar için hiç görmeden, çiçekçi tarafından hazırlanan bir hediyeydi ve yaşlılara özgü bir gelenekti . Daha bu yaş- ta, bir sokak çiçekçisinden severek seçecekleri ve harçlıkla- rıyla alacakları bir demet nergisin zevkini bilmiyorlardı. Öğrenme şansını da yitirmişler ve yaşlarına uygun bir gü- zelliği, o yaşın deyimiyle ıskalıyorlardı. Ekonomik durumu iyi olmayan gençler ise çok farklı gö- rünmekle birlikte temelde sorunluydular. Bir yandan yaşa- dıkları bölgelerde

ALDATMAK - 1 -

ALDATMAK – 1 –

ALDATMAK – 1 – Sevdiklerimizin ruhlarında oluşan anlık değişimleri, duygu sıçramalarını, her zaman çok da belirli nedenlere bağlı olmayan yakınlaşmalarını ve uzaklaşmalarını, bilinçlerinin alt kısımlarındaki ulaşılmaz bölgelere saklanmış arzularının değişik biçimlerde ve beklenilmeyen zamanlarda ortaya çıkışını izleye-bilseydik, herhalde sakın bir denizde sulann arasından aniden yükselen bir canavarı gördüğünde zavallı bir balıkçının hissedeceği korkuyu ve şaşkınlığı hissederdik. Ürkütürlerdi bizi. Hiçbir zaman başka bir insanı, o insan en yakınımız olsa bile, tümüyle tanıya-mayacağımızı, iki insanın arasında daima görülemez karanlık alanların bulunacağını, iki insanın asla tam anlamıyla bütünleşemeyeceğıni, kimseye kendimizi bütün açıklığımızla gösteremeyeceğimiz gibi kimsenin de kendisini bize bütün açıklığıyla gösteremeyeceğini fark edip, kendimizi bu dünyada yapayalnız hisseder, yüzünü gördüğümüz, sesini duyduğumuz, günlerce, aylarca, hatta yıllarca konuştuğumuz, birlikte en gizli zevkleri paylaştığımız birinin nasri olup da bize yabancı olabildiğini anlayamamanın çaresizli- ğini yaşardık. Bütün bunları bilebilseydik, en sevdiklerimize bile, en kısa ayrılıktan sonra dahi ‘kimsin sen’ diye sorma ihtiyacını hissederdik. Halûk, duyguların bu gizemli karmaşasının sürekli hareket halinde olduğunun farkına varsaydı, insan beynini, o beynin bütün dokularını, kaslarını, sinirlerini, hangi bölümün hangi işe yaradığını böylesine bilip her gün en azındaın iki beyin ameliyatında, insanı insan yapan gri httereslerin arasında öylesine güvenle neşterini dol aştı nrk«n.. insan m huna nasıl böyle yabancı kalabildiğine şaşardı arrua bunların farkına varmıyordu. Patlamış damarlarını tamir ettiği, küçük girintilerinde birikmiş kan pıhtılarını temizlediği, anevrizmalarını aldığı, tümörlerini ayıkladığı o beyinlerin içinde dolaşıp duran düşüncelerle duygular, ne galiptir ki o beyinlerin kas yapısı kadar ilgisini çekmiyordu. Beyin denilen o tuhaf kütlenin insanı şaşırtan mucizevi çalışma biçimiyle öylesine büyülenmişti ki o mekanizmanın kendisi, yarattığı sonuçlardan daha fazla ilgilendiriyordu onu. Belki de, somut bozuklukları görüp somut önlemler almayı gerektiren bir mesleği olduğundan, somutlaşmayan, ele gelmeyen, bir biçime giremeyen belirsiz duygularla ilgilenmez, hatta öyle şeyleri küçümserdi. Duygulara yabancıydı ama duygusuz biri değildi. Karısını, çocuğunu neredeyse delilik derecesinde sever, onlara duyduğu sevgiyle mesleğine olan bağlılığının

VAJİNA DİYALOGLARI: SIK – SORULAN SORULAR

S. Bazen eşimle seks yaptıktan sonra, vajinamda hafif bir kanamanın olduğunu fark ediyorum. Bu normal mi? Bunu önlemek için ne yapabilirim? C. Seksten sonra kanama yaygın bir şikayettir. Başınıza geldiğinde hem sizi hem de partnerinizi korkutabilir. Seksten sonraki herhangi kanamayı doktorunuzun değerlendirmesi doğru olur. Seksten sonra kanamanın en yaygın nedenleri arasında olmasa da serviks, vajina ya da uterus kanserinin belirtisi seks sonrası kanama olabilir. Kanamanın yaygın nedenlerinden birkaçı: Hafif kanama: Harika bir deneyimden sonra, çarşafta veya banyoya gittiğinizde pembe akıntıları görünce şok olabilirsiniz. Bu tarz bir kanamanın birkaç olası sebebi vardır: En yaygın olanı vajinal kuruluktur. Vajina kuruduğunda, penisin hareketi sürtünmeye neden olur. Sonuç olarak, vajinanız şişer ve yüzeyinde küçücük çizikler bir miktar kanamaya neden olur. Ilık bir banyo yapmak ve bir dahaki sefere bol miktarda kayganlaştırıcı kullanmak tekrar olmasını engelleyecektir. Menopoza girmişseniz, uzun zamandır seks yapmıyorsanız ya da çok sert bir ilişki olmuşsa aynı şey olabilir. Elle uyarım esnasında partnerinizin tırnakları da vajinanızı incitebilir. Menstrüel döneminizden sonra ya da bir gün önceyse, seksten sonra az miktarda kanamanız ya da lekelenmeniz olabilir. Birleşme esnasında uterusunuzun hareketi, orgazm esnasında uterusunuzun kasılmaları serbest bırakılacak dokuyu ve kanı boşaltmasına sebep olabilir. Vajinanızda enfeksiyon varsa, az miktarda kanamanız olabilir. Vajinanızın duvarları şişmişse cinsel birleşme esnasında ya da elle uyarımda kolayca zarar görür ve kanayabilir. Enfeksiyonlar ve servikal polipler (küçük benin, dokunun üzüm tanesi kadar büyümesi) de dahil servikal sorunlar, spiralden, diyaframdan veya servikal başlıktan kaynaklı tahrişler kanamaya sebep olabilir. Ağır kanama: Genellikle, vajinanız ya da serviksinizde ciddi bir yaralanma durumu varsa meydana gelir. Cinsel birleşme esnasında derin, sert bir şekilde penisin girip çıkması vajinayı yırtabilir; özellikle menopozdaysanız ya da vajinismusunuz varsa. Yine söylüyorum; seksten sonra kanamanız olursa mutlaka doktorunuza gözükmelisiniz. S. Seksten hemetı sonra tuvalete gittiğimde sık sık yanıcı bir his duyuyorum. Arkadaşım idrar yolu enfeksiyonu olabileceğini söylüyor. Olabilir mi? C. Seksten hemen sonra

Sayfa 3 of 14 1 2 3 4 5 14

sponsorlu bağlantılar