Topkapı Escort ❤️

topkapı escort bayan

KIZ TAVLAMAK

KIZ TAVLAMAK

KIZ TAVLAMAK © Benim ergenlik dönemimde piyasada ‘Kız Tavlama Sa- natı’, ‘En Güzel Aşk Mektupları’ gibi kitaplar vardı. Halen olduklarını pek sanmıyorum. Çünkü o günden bugüne ar- tan bir şekilde, en azından bir kesimde, kız-erkek arkadaş- lığını cinsel boyutlara, tavlama kelimesini başka amaçlara taşıdık ki… O kitaplarda neler yazardı hatırlamıyorum ama eminim ki, uzaktan bakma, gülümseme, kibar konuşma, yardım etme gibi, şu anda bizim kuşağa masum, yeni kuşa- ğa ise garip, hatta komik gelecek önerilerdi onlar. Sonra değişen dünyayla birlikte masumiyet de bitti. Çocuklar aşk- la, cinsellikle çok erken tanışır oldular. Daha kreşteyken aşklarından, kıskançlıklarından bahsetmeye başladılar.Cinsel ilişki kurma yaşı gittikçe düştü. Tanışıp, ardından hemen cinsel ilişki kurmanın adı aşk oldu. Gerçekten kız tavlamak nasıl olur? Galiba önce ‘tavla- mak’ ne demek onu anlamak gerekir. Kızdırdıktan sonra yavaş yavaş soğutarak yumuşatmak; tavlamanın sözcük an- lamı bu. Sanırım kızlar ya da erkekler için kullandığında, tavlamaktan kast edilen bir çeşit ilişki kurmak olsa gerek. İlişki kurmak çok kolaylaştı derken acaba yanılıyor muyuz? Sosyal fobi sorunu ya da başka bir ruhsal sorunu olmayan gençler için çok kolaylaşn gibi. Belki de sorun tavlamanın artık eski anlamını taşımıyor olmasından kaynaklanıyor. Artık el ele tutuşmak, pastaneye gitmek yeniliyor. Ekonomik durumu iyi olan ailelere mensup gençlerin kız arkadaşlarına bir demet çiçek almayı akıllarına getire- mediğini ilk kez öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Getirseler de kız arkadaşlarının bunu beğenmeyeceklerini düşünüyor- lardı. Henüz 15-16 yaşındayken kendilerini, her defasında değeri artan armağanlar almak zorunda hissediyorlardı. Çi- çek onlar için hiç görmeden, çiçekçi tarafından hazırlanan bir hediyeydi ve yaşlılara özgü bir gelenekti . Daha bu yaş- ta, bir sokak çiçekçisinden severek seçecekleri ve harçlıkla- rıyla alacakları bir demet nergisin zevkini bilmiyorlardı. Öğrenme şansını da yitirmişler ve yaşlarına uygun bir gü- zelliği, o yaşın deyimiyle ıskalıyorlardı. Ekonomik durumu iyi olmayan gençler ise çok farklı gö- rünmekle birlikte temelde sorunluydular. Bir yandan yaşa- dıkları bölgelerde

YALAN SÖYLEDİĞİNİ NASIL ANLARIM

YALAN SÖYLEDİĞİNİ NASIL ANLARIM?

YALAN SÖYLEDİĞİNİ NASIL ANLARIM? Yaptığım televizyon programında, konuk olarak katıldı- ğım tüm programlarda en çok aldığım sorulardan biri de YALAN. Birçoğumuz karşımızdakinin bize yalan söyleyip söylemediğini merak ediyoruz. Hatta içimizden bazıları aca- ba yalan söylediğimde karşı taraf anlıyor mu diye de merak içinde biliyorum. Galiba yaşadığımız yüzyılda en çok maruz kaldığımız ve insanlara güvenmek için gizli gizli sınadığımız tek şey dürüstlük olsa gerek. Hem dürüstlüğümüz sınanıyor hem de bizler başkalarının dürüstlüğünü sınıyoruz. Çocu- ğumuz okuldan gelince, eşimiz işten gelince ya da iş arka- daşlarımızın, markette satış görevlisi ya da kaynanamızın bize yalan söyleyip söylemediğini anlamaya çalışıyoruz. Çoğumuz önsezilerimize güveniyor ya da hayatımızdaki bazı insanları o kadar çok iyi tanıyoruz ki artık onun yalanını yakalamakta uzman olmuş durumdayız. Sosyal ve kişisel ha- yatımızda ne kadar önemli ise iş, siyaset ve sanat dünyasında da o kadar önemli bir konu. Emniyet müdürlüklerinde polis arkadaşlara yıllardır beden dili üzerine eğitimler veriyorum. Oradaki dostların yalanı yakalama konusunda ne kadar usta olduklarına birçok kez şahit olmuşumdur. Bu bölümde en çok merak ettiğiniz ve sosyal medyadan da en çok sorduğunuz soruların da yanıtını vermek istiyo- rum. Hem bir erkeğin, hem bir kadının, hem de çocukların yalan söyleyip söylemediklerini beden dillerinden nasıl an- larsınız öğreneceğiz.Bedeni zihin kontrol eder. Zihnimizi ise düşünceler. Dü- şündüklerimizi beynimizin filtrelerinden eler ve elenmiş ha- liyle dış dünyaya, yani karşımızdakine iletiriz. Karşımızdaki- nin de kendine özel olan bir algılama sistemi vardır. Bizden aldığı mesajları kendi zihinsel dünyasında algılar ve yorumlar. Bu bölümde öncelikle beynimizdeki bu filtre sistemini konuşalım. Her insanın aynı olaydan farklı yorumlar çıkar- dığını artık biliyoruz. Beynimizdeki bu süreç o kadar hızlı çalışıyordu ki bizler farkında olmadan genel bir gerçek çıkarıp (kendi gerçeği- miz) karşımızdakine sunuyoruz. Birini seviyor olmanız ya da birine kızgın olmanız kendi gerçeğinizdir. Elmanın kır- mızı olduğunu bilmek, Ay’ın geceleri çıktığını bilmek de ger- çeklerimizdir. Hatta kendimizle ilgili yapabilirim,

FİZYOGNOMİ 1-

FİZYOGNOMİ 1-

FİZYOGNOMİ 1- Burun Burun deliklerinin duvarları kalın olan insanlar iyi kalplidir- ler. Bu öküz tipine uygun gelmektedir. Burun deliklerinin du- varları ince olan insanlar hırçın bir yapıya ve karaktere sahiptir- ler; bu köpek tipine uygun gelmektedir. Burun delikleri dairevi olan insanlar alçakgönüllüdürler. Bu durum aslanlarla benzer- lik oluşturmaktadır. Burnu ensiz olan insanlar (sivri burunlu- lar) kuşlara benzemektedirler. Burnunun ucu enli olan insanlar mantıksız hareket ederler. Bu domuzlara uygun gelmektedir. Direkt alından başlayan gaga burunlu insanlar arsızdırlar; bu, karga tipine uygun gelmektedir. Alından keskin bir şekilde ay- rılan gaga burunlu insanlar alçakgönüllüdürler. Bu kartal tipine uygun gelmektedir. Burnun alınla birleştiği yerde çökük, burun kavsi yukarıya doğru eğilmiş olan insanlar şehvetli ve ihtiras- lıdırlar. Bu horoz tipine uygun gelmektedir. Düz ve kalkık bu- runlu insanlar şehvetli ve ihtiraslıdırlar; bu geyik tipine uygun gelmektedir. Burun delikleri geniş olan insanlar sinirlidirler. Bilindiği gibi bu durum sinirlilik halinde ortaya çıkmaktadır. Yüz Yapısı Yüzü enli ve etli olan insanlar iyi kalplidirler; bu öküz tipine uygun gelmektedir. Kemikli yüze sahip olan insanlar tedbirli, etli olan insanlar ise korkaktırlar. Bunlar sırasıyla eşek ve geyik tiplerine uygun gelmektedir. Küçük yüzlü insanlar cesaretsiz ve iradesizdirler; bu kedi ve maymun tipine uygun gelmektedir. Büyük yüzlü insanlar tembeldirler; bu e*ek ve öküz tipine uy- gun gelmektedir. Dolayısıyla, yüz ne büyıiık ne de küçük olma- lıdır. En iyisi orta büyüklükte olmasıdır. Yüzü aşırı küçük olaninsanlar bayağıdırlar. Asık suratlı insanlar somurtkan karakter- lidirler. Allıkla boyanmış gibi yüze sahip olan insanlar utangaç- tırlar. Bilindiği gibi bu durum insan bir şeyden utandığı zaman ortaya çıkmaktadır. Yanakları allanan insanlar alkoliktirler. Bi- lindiği gibi insan alkol aldığı zaman yanakları allanır. Gözler Gözlerinin altı torbalaşmış insanlar alkoliktirler. Yüzünün bu bölgesi şişkin olan insanlar ise yatmayı çok sevenlerdir. Ni- tekim, uykudan yeni kalkmış insanın gözünün çemberinde şişkinlikler bulunur. Küçük gözlü insanlar cesaretsiz ve irade- sizdirler; bu maymun tipine uygun gelmektedir.

DUYGULARIN RENGİ 3-

DUYGULARIN RENGİ 3-

DUYGULARIN RENGİ 3- başını öperdi. Canım efendiminin yerini, “Bunu mu özle- mişim?” sorusu, aranan masalcı ninenin yerini masalın cadısı alırdı. O zaman özlem duymayalım mı.7 Hayır! Özlemek ve öz- lenene kavuşmak mutluluklardan biri. Yeter ki gerçeği öz- leyelim, yeter ki özlerken gerçekçi olabilelim. Bazen evlili- ğin sandığımız kadar masal dünyası olmadığını, bekarlığın da isteklerimize kavuşma özgürlüğü olmadığını bilelim. Eğitimin yetmediğini, eğitimsizliğin ise olumsuzluğunu bi- lerek, paranın mutluluk getirmediğini, parasız da sorun olabileceğini, sürekli evden uzak olmanın cazip olabileceği- ni, ama gezmek için çok uzağa gitmek gerekmediğini bile- rek özleyelim. Bilerek özleyelim ki, özlem acı değil, çaba ge- tirsin, heyecan getirsin, başarı getirsin. Sıla biziz, olumsuz- luklarıyla, yanlışlarıyla, eksikleriyle biz ve bizim parçaları- mız. Onu özlerken gerçekleriyle hayal edelim ki, kavuştuğu- muzda evimizde olduğumuzu, bizi bulduğumuzu hissedebi- lelim. Sevgili, paylaşmak demektir, duymak demektir, kız- gınlıklara, kırgınlıklara katlanabilmek demektir, olumsuz- luklarına karşın seçtiğimiz demektir, istediğimiz demektir, yansıtabildiğimiz değer demektir. Onu özlemek için yitir- meyi, uzak kalmayı, gitmesini beklemeyelim. Yanımızday- ken, yüreğimizdeyken, bizimleyken özleyebilelim. Özleyebi- lelim ve bunu ona söyleyebilelim ki sevgi, aşk, özlem, mut- luluk ve sevgili de bizim olabilsin.Korku, hayret, üzüntü, tiksinti, umut, sevinç, kabul edil- me ve öfke… Duygularımız, yani bizi bir davranışa yönel- ten, çevresel beklentilere uyum sağlamamıza yarayan duy- gular. Bizi bir davranışa yönelten ama davranışın ne oldu- ğuna bizim karar verebileceğimiz hisler. Öfke de bunlardan biri. Genellikle düşmanlığa ve saldırganlığa yol açan bir duygu. Becerebiliyorsanız şair gibi öfkeyle ama inadına şiir yazmak olabilir sonucu. Ama çoğunlukla tehlike oluştu- ğunda öfkelenir ve saldırarak o tehlikeyi yok etmeye çalışı- rız. Bazen öfke saldırganlığa değil, hiddete dönüşür. Aslın- da birbirlerine yakın duygulardır ama şiddetleri aynı değil- dir. Öfkelenmek doğaldır, yeter ki kontrolden çıkıp, yıkıcı bir duygu haline gelmesin, yeter ki diğer insanlarla ilişki- mizi, iş yaşamımızı, okul hayatımızı bozmasın, yeter ki kontrol edebilelim ve yönetebilelim. “Öfke nöbetlerine girdi,” deriz, bağırıp

DUYGULARIN RENGİ 2-

DUYGULARIN RENGİ 2-

DUYGULARIN RENGİ  2- ne işe yarayacaklarını bilemez haldeler. Çalışanlar umut- suz, işlerinin geleceğini göremediklerinden, işsizler umut- suz, isteklerine kavuşamadıklarından. Siyasiler umutsuz, yazgılarını başkalarının başarılarına bağladıklarından. Yaş- lılar umutsuz gençlere güvenemedikleri ama onların gele- cek olduklarını bildiklerinden. Toplumca depresyonda mıyız? Biz mi yitirdik umutları- mızı yoksa birileri umudun yaşayanlar için olduğunu bili- yor ve doğrudan yok etmek yerine, umutlarımızı mı çalıyor- lar? Gasp, hırsızlık ve suç arttı, sokaklar güvensiz, evimiz bile güvensiz diye düşünmeye başladıysak, aslında umutla- rı olmadığı için sokaklarda olan bir avuç sokak çocuğunun felaketimiz olacağına inanmış, sokakları onlara değil, onla- rı sokaklara teslim ettiğimiz gerçeğini bile gözden kaçıracak kadar yılmışsak, ülkemizin gücünü, varlığımızın gücünü unutmuşsak, umutlarımızı, mücadele gücümüzü çalmaları- na izin vermişiz demek ki. Umutsuzluk karanlık bir duygu. Karanlık içinde kalma- ya da, bırakılmaya da karşı çıkmak gerek. Umutsuzluğun nedeni depresyonsa önemli değil, doktoru var, tedavisi var. Ama umutsuzluğun nedeni başkalarıysa sakın izin verme- yin, çünkü çalınan, umutlarınızla birlikte geleceğinizdir.Özlenene nasıl ulaşılmaz nitelikler yüklemiş yazar: “Ba- şımın tacı, canım efendim, görünmez çığlıklarımı gören…” Hep öyle değil midir.7 Özlenen ulaşılamayandır, ulaşılmaz- dır. Bildiğimiz, duyduğumuz, hissetiğimiz olumlu, büyüsel, olanaksız her şey ona aittir. O muhteşemdir, çünkü bizim özlemimizdir, özlediğimizdir, kavuşamadığımız, elde ede- mediğimiz belki de yitirdiğimizdir. Yanımızdayken anlaya- madığımız, belki de hiç bizim olmayan ama dinlediğimiz, dinlediklerimizi dillendirdiğimiz, dillendirirken değiştirip, hayallerimizi eklediğimiz, onun için özlediğimiz. En çok bahsedilen, yazılan, çizilen sevgiliye ve sılaya öz- lemdir. Sevgili, sevenin aynası olduğuna göre, sevgiliye öz- lem biraz da kendimize özlemdir. Aslında özlemlerin en büyüğü kendimize duyduğumuz özlemdir. Eski halimizi öz- leriz, neşeli halimizi özleriz, mutlu halimizi özleriz, hatta bazen hüzünlü halimizi bile özleriz. Üstelik hepsinin biz ol- duğunu, hepsini seçenin, hepsini yaşayanın biz olduğumu- zu unutarak, üstelik belki bir gün sonra bugünümüzü de özleyeceğimizi fark etmeden, düşünmeden özleriz. Aynen sevgiliyi özlemek gibi. Yanımızdayken, bizimken, yaşanır- ken hiç özlenmeyecekmiş gibi gelirken, özlemler küçük se-

Duyguların rengi 1-

Duyguların rengi 1-

Duyguların rengi  1- “Umudumu yitirdim, her şey yerli yerinde gibi yaşa- mımda, ama umudumu yitirdim ve gelecek yok artık, yani hayat yok doktor!” Kim bilir kaç kez duydum bu cümleyi. Umutsuzluk, baş edilmesi en güç duygulardan biri. Hem yitiren için hem yitirileni bulması beklenen doktor için… Umudu yitirmek, geleceği ve yaşamı yitirmenin ilk adımı geçekten de. Sadece kişi için değil, topluluklar için, ülkeler için, dünya için… Yok etmenin bir yöntemi de umutlarınıellerinden almak, geleceklerini çalmak. Umut demek, seçe- nek demek, umut demek çaba gösterme gücü demek… Umudu kesmek dinlerde de Tann’ya isyan kabul edilir. Çünkü umutsuzluk, insanın kendinden vazgeçmesidir ve tüm dinler için günahnr. Yine de hangimiz kapılmadık umutsuzluğa zaman zaman? Hani bir engel çıktı mı karşı- mıza, hele bir de dağ gibi görünüyorsa, sevdiğimiz çekip git- mişse ve tüm dil dökmelerimize karşın “dönmeyeceğim” dediyse, cebimizde beş kuruş kalmamış, işsiz ve açsak, bek- lediğimiz her neyse ve biz onu tek gerçek sanırken gelme- mişse kapılmadık mı hiç umutsuzluğa? Dünyanın sonu gel- miş, yaşamamız gereksizmiş, zaten aldığımız nefes hava de- ğilmiş, biz biz değil, hiçmişiz gibi gelmedi mi hiç? Sonra bi- raz zaman geçince, yeni bir sevgili, yeni bir iş, yeni bir ge- lecek varmış gibi hissedip, umutlarımıza sarılmadık mı sonra? İşte o anı sağlayan, güç sanılan şey içimizdeki dönü- şüm arzusudur. Öyle bir arzudur ki o, içimizde, derinde bir yerde umutsuzluğun kalın perdesini yırtarak çıkabilecek ka- dar güçlüdür. Yeter ki çok derinlerde olsa bile onun içimiz- de bir yerde var olduğunu bilelim. Devamlı söylediğimiz “olmaz, olamaz”ın aslında “yapamam” olduğunu fark ede- bildiğinizde, yapabilmenin zorluğunu bilseniz de umutsuz- luğu seçer misiniz? Eğer seçerseniz, yok olmayı seçmiş olur- sunuz. Bazen depresyon getirir umutsuzluğu. Depresyon bir hastalık, umutsuzluk da onun en olumsuz bulgularından biridir. Hastalığa teslim olmak yerine tedavi olmak gerekir. Depresyonda umutsuzluk o denli yoğun olabilir ki, hiçbir şeyden zevk alamaz olur

ALDATMA ,3

ALDATMA ,3

ALDATMA ,3 bir çocuk gibi mahzunlaşarak yalnız dolaşırdı. Bu yalnızlıktan yakınmazdı ama hiç olmazsa kocasının paylaşmaya yanaşmadığı bu konulara karışmamasını isterdi. Halûk’un, küçük kıza para vermesini küçümseyen bakışına ve akılla açıklanamayacak o davranışını eleştiren sözlerine duyduğu kızgınlığı dile getirmedi, hiç cevap vermeden, konunun kapanmasını bekleyerek pencereden dışan bakıp, o küçük, önemsiz kızgınlığı, ruhunun bir yerlerinde taşıdığı ve içinde açığa çıkmamış minik öfkelerini biriktirdiği kesenin içine atıp unutulacak duygular arasına terk etti. Selin’i annesine bırakıp çıktıklarında Aydan kızgınlığını unutmuştu bile. Küçük balıkçı köyündeki tahta masaları örtüsüz eski meyhaneye gittiler. Sakin kıpırtılarla sahile usul usul çarpan denizden huzurlu bir serinlik yayılıyordu. Karşı kıyıdaki tepeler sessizdi. En telaşlı ruhları bile yatıştıracak bir sükûnet vardı çevrede. Bu lokanta, onları, her geçen gün, her yeni başarı ve banka hesaplanna yatan her yeni parayla biraz daha uzaklaştıklarını hissettikleri gençliklerine ve geçmişlerine bağlayan küçük bağlardan biriydi. Hayatlarından, başanlanndan ve zenginliklerinden memnundular, bunu değiştirmek ya da eski günlerine dönmek gibi bir arzuları da, özlemleri de yoktu ama gene de başarıyı tutkuyla hayal ettikleri o eski günlerinden tümüyle kopup ayrılıyorlarmış duygusunun içlerinde yarattığı, o anlaşılmaz, hatta genellikle fark edilmez hüznü, böyle eski anılarından kendilerine kalmış yerlere baş başa giderek yatıştırıyorlardı. Gençliklerinden kopmamak, onu hatırlamaktan ve yaşamaktan korkmamak onların başarılarını daha da önemli kılıyordu. Başarıyı bulmak için yola bir çocuk gibi mahzunlaşarak yalnız dolaşırdı. Bu yalnızlıktan yakınmazdı ama hiç olmazsa kocasının paylaşmaya yanaşmadığı bu konulara karışmamasını isterdi. Halûk’un, küçük kıza para vermesini küçümseyen bakışına ve akılla açıklanamayacak o davranışını eleştiren sözlerine duyduğu kızgınlığı dile getirmedi, hiç cevap vermeden, konunun kapanmasını bekleyerek pencereden dışan bakıp, o küçük, önemsiz kızgınlığı, ruhunun bir yerlerinde taşıdığı ve içinde açığa çıkmamış minik öfkelerini biriktirdiği kesenin içine atıp unutulacak duygular arasına terk etti. Selin’i annesine bırakıp çıktıklarında Aydan kızgınlığını unutmuştu bile. Küçük balıkçı köyündeki tahta masaları örtüsüz eski meyhaneye gittiler. Sakin kıpırtılarla sahile usul usul çarpan

KOCAMI aldattım

KOCAMI aldattım

KOCAMI aldattım çünkü o bunu hak etti. Aldatmayı sürdürüyo- rum. Şimdi sizlere neden ve na- sıl olduğunu anlatacağım, izmir’de ya- şıyorum. Adım Neriman. Evliyim ve bir kız çocuğu annesiyim. Henüz dört yıllık evliyim ve maalesef kocamı alda- tıyorum. Evlenmeden önce bir hazır gi- yim mağazasında tezgahtarlık yapıyor- dum. Varlıklı bir aileden geldiğim söy- lenemez. Hatta karın tokluğuna çalışıp kazanan bir babanın, yarım akıllı bir annenin en küçük kızıyım. Liseyi bitir- diğim sene çalışmaya başladım ve beş yıl önce karşıma “hayatımın erkeği” sandığım önder çıktı. O babasıyla or- tak iş yapan, maddi durumu fena olma- yan, şımarık bir delikanlıydı. îlk görüş- te aşka tutuldum. O da benden etkilen- di. Benim sevdiğim kadar çok sevdiğini söyleyemesem de beni sevdi. Altı ay kadar çıktıktan sonra benimle evlen- mek istedi. Kısmetini bekleyen bir kız olarak teklifi hoşuma gitti, hiç düşünmeden de balıklama atladım. ı u [ AİLESİYLE TANIŞTIM SEVGİLİM önderin ailesiyle tanış- tım. Annesi çok soğuk, asla ısınama- yacağım bir kadın olsa da kardeşleriy- le ve yengesiyle hemen kaynaştım. Ba- bası beni sevdi. Nişanımız yapıldı. Maddi açıdan sıkıntıları olmadığı için bana her şeyi fazlasıyla aldılar. En gü- zelinden gelinlik giydim, en gösterişli- sinden kına gecem ve düğünüm yapıl- dı. Telli duvaklı gelin olduğumda çok daha farklı hayallerim vardı. Filmler- de gördüğüm mutlu aile tablosuna ka- vuşacağımı, anne babam gibi sadık bir yuva kuracağımı düşünmüştüm. Hayaller dünyasında dans ediyordum. Anneciğim yarım akıllı olmasına rağ- men babamla çok iyi anlaşırdı. Yokluk içinde birbirlerini çok severlerdi. Fa- kat ben o mutluluğu bulamadım. [ İŞSİZ GÜÇSÜZ BİRİ ] KOCA adayım önder, işsiz güçsüz arkadaşlarıyla takılıp kahvehane köşe- lerinde zaman geçirmesini seven biri, üstelik kumar oynamasını da çok sevi- yor. Evliliğimizin ilk günlerinden itiba- ren beni ihmal etmeye başladı. Hiçbir zaman bana hak ettiğim ilgiyi göster- medi, bana hak ettiğim şekilde yeterin- ce zaman ayırmadı, inanın dört yıllık evliliğimiz

VAJİNA DİYALOGLARI SIK - SORULAN SORULAR 2-

VAJİNA DİYALOGLARI: SIK – SORULAN SORULAR 2-

VAJİNA  DİYALOGLARI: SIK –  SORULAN SORULAR  2- dur. Aynı anda hem vajina hem de mesanenizde enfeksiyon olması mümkündür. Genelde, idrarınızı yapmaya başlar başlamaz yanma oluyorsa ve mesaneniz boşaldıktan sonra daha kötü b hal alıyorsa, idrar yolu enfeksiyonu kapmış olmanız yüksek ola siliktir. İdrar vulvanıza değdikten sonra yanma başlarsa, vajina-nızın ya da vulvanızın enfeksiyon olması daha yüksek olasılıktır. Muayene için doktorunuza mutlaka görünün. S. Bana idrar yolu enfeksiyonu teşhisi konuldu ve bunun seksle alakalı olduğu söylendi. Bu enfeksiyonun nasıl olduğunu açıklayabilir misiniz? C. İdrar yolu enfeksiyonları, mesane ve uretra enfeksiyonları yaygındır. Bu enfeksiyonlar genelde seksten sonra olur. Uretra; mesanenizden dışarı çıkan tüp, kadınlarda kısadır. Seks yaptığınızda (cinsel birleşme, elle uyarım ya da oral seks), normalde vulvanızda ya da anüsünüzde yaşayan bakteriler uretra-ya itilir ve sonra mesanenize girer. İdrar yolu enfeksiyonunun semptomları seksten 24-48 saat içinde başlar ve idrarınızı yaptığınızda yanma, sık sık idrara çıkma isteği, hemen idrarınızı yapma ihtiyacı ya da idrarınızı kaçıracakmışsınız gibi hissetme gibi semptomları vardır. Mesaneniz neredeyse boş olduğunda daha da kötüleşir. Enfeksiyon işaretleri mevcutsa, doktorunuza görünmelisiniz. Diyafram veya spermisid kullanmak idrar yolu enfeksiyonu riskini artırır. Diyafram kullanıyorsanız ve sık sık idrar yolu enfeksiyonuna yakalanıyorsanız, farklı bir doğum kontrol yöntemi seçmeniz gerekebilir. İlk cinsel deneyiminizi yaşadığınızda, uzun bir cinsel perhizden sonra ilk cinsel birleşmede, sık sık cinsel birleşmede ve uzun süren, sert bir cinsel birleşmede enfeksiyon riskiniz daha yüksektir. Cinsel yollarla bulaşan enfeksiyonlar da idrar yolu enfeksiyonlarına sebep olabilir. Sekten hemen sonra ve öncesinde idrarınızı yaparak idrar yolu enfeksiyonu kapma riskinizi düşürebilirsiniz. Uykuya geçmeden önce uretranızı saran alanı ve vulvanızı yıkayın. Bol HILDA HUTCHERSON miktarda su için ve seviştiğiniz geceden sonraki gün, doğal kızılcık suyu için. Seksten sonra sık sık enfeksiyon kapıyorsanız, hemen ardından bir antibiyotik tableti almak idrar yolu enfeksiyonu riskinizi azaltabilir. Sonraki altı saat içinde yine cinsel ilişkiye girerseniz, başka bir tablet almanıza gerek yok. Cinsel

CİNSEL SAGLIK -4-

CİNSEL SAGLIK -4-

CİNSEL SAGLIK  -4-   Hatta bir başkasının onun ateşini almasından korkabiliriz. Azalan libidosu bizim özsaygımızı etkileyebilir. Reddedilme korkumuz yüzünden seksi tamamen göz ardı bile edebilir. Partnerinizle iletişim kurmanız anahtardır. Korkularınız ve arzularınızı bilsin. Sertleşme Bozukluğu Cinsel birleşmeyi tamamlayacak kadar sertleşmeyi tutma ya da sertleşememe sorununu her erkek en az bir kez yaşamıştır. Bu sorunun nedeni aşırı içmek ya da aşırı yorgun hissetmek kadar basit olabilir. İlk sertleşemediği ya da sertleşme durumunu devam ettiremediği zaman her ikiniz de kendinizi mahvolmuş hissedebilirsiniz. Yeteneğini sonsuza dek kaybettiğinden endişelenebilir. Siz de sizi çekici bulmadığından kaygılanabilirsiniz. Cinsel tekniğinizden bile şüphe duyabilirsiniz. Çoğu erkek için orta yaşlarda kolay, otomatik, doğal sertleşme azalmaya başlar. Başlangıçtaki en sık tepkiler korku ve kaygıdır. Partneriniz aşırı kafasına takabilir ve ereksiyonundan kaygı duyabilir. Bu korkular tepki verme yeteneğini engeller sadece. Çoğu erkek ve kadın, erkeklerin yaşlanmasıyla birlikte iyi sertleşmeleri için cinsel düşünceler kadar penisin uyarımına da ihtiyaçları olduğunun farkında değildir. Sertleşme bozukluklarının birçok sebebi vardır. Alkol, ilaç ve stres geçici olarak sertleşme bozukluğuna sebep olabilir. Diyabet, kardiyovasküler hastalığı, hipertansiyon, böbrek rahatsızlığı, prostat ameliyatı ve omurilik zedelenmesi gibi sağlık sorunları sertleşme bozukluklarına yol açabilir. Bozukluğun nedenine bağlı olarak en iyi tedavinin hangisi olduğu konusunda bir ürolog erkek arkadaşınıza yardımcı olabilir. Tedavi seçeneklerine kendi kendine enjeksiyon ilaçlarını doğrudan penise yapma, uretrasına yerleştirilen prostaglandin içeren bir fitil, sertleşmesi için penisi kanı zorlayan vakum cihazları ve penis implantları dahildir. Ereksiyon bozukluğunda en yeni tedavi Viagra’dır. Düz kas gevşemesini sağlayarak ve ereksiyon olması için penisine kan akışını artırarak işe yarayan bir haptır. Erken Boşalma Erken boşalma genelde erkeklerde görülen cinsel sorundur. NHSLS anketine göre erkeklerin %21’i erken boşalmadan şikayetçi olmuştur. Erkek, penetrasyondan hemen önce ya da hemen sonrasında sürekli boşalıyorsa ve bu durum onda stres yaratıyorsa erken boşalma sorunun olduğu söylenmektedir. Erken boşalma ne yazık ki özsaygı eksikliğine, utanca ve performans kaygısına sebep olur. Bazı erkeklerde

Sayfa 5 of 16 1 3 4 5 6 7 16

sponsorlu bağlantılar