sana geldim
sana geldım, “Hazır olacağız.” Telefonu kapattıktan sonra arkama yaslanıp bir nefes ver- dim; sıcak bir banyoya ve bir orgazma ihtiyacım vardı. Gide- on Cross, onu düşünerek mastürbasyon yaptığımı bir şekil- de öğrenecek bile olsa umurumda olmazdı artık. Cinsel açı- dan tatminsiz olmak duruşumu zayıflatıyordu ve onun böy- le bir sıkıntısının olmayacağını biliyordum. Daha günün so- nu gelmeden alternatif bir önceden onaylanmış girinti bula- cağından emindim. Yürüyüş ayakkabılarımı giymek için topuklularımı çıka- rırken telefon tekrar çaldı. Annemi uzun süre oyalamak ko- lay değildi. Konuşmamız bittiğinden beri geçen beş dakika, tam da onun cep telefonu konusunu halletmediğimizi fark et- mesi için gereken süreydi. Bir kez daha, telefonu duymazdan gelmeyi geçirdim aklımdan ama günün pisliklerini eve taşı- mak da istemiyordum. Her zamanki gibi yanıtladım telefonu ama sesimde her za- manki coşku yoktu. “Hâlâ seni düşünüyorum.” Cross’un sesinin kadife hırıltısı beni öyle bir rahatlama hissine boğdu ki, aslında onu tekrar duymayı ummakta oldu- ğumu fark ettim. Hem de bugün. Tanrım. Duyduğum arzu öyle kuvvetliydi ki onun bedenim için bir tür uyuşturucu haline geldiğini, son zamanlarda yaşa- dığım uçuk kafaların bir numaralı kaynağı olduğunu anladım. “Seni hâlâ hissedebiliyorum, Eva. Tadın hâlâ damağımda. Senden ayrıldıktan sonra iki toplantı, bir de telekonferans yaptım, ama benimki hâlâ inmedi. Avantaj sende; talepleri- ni bildir.” “Ah” diye mırıldandım. “Bir düşüneyim.” Cary’nin Cross’u eli böğründe bırakmak konusunda söy- lediklerini anımsayarak gülümsüyordum onu bekletirken. “Hımmm… Aklıma hiçbir şey gelmiyor. Ama sana dostça bir65 önerim var. Git kendine, salya sümük ayaklarına kapanıp sana kendini tanrı gibi hissettirecek bir kadın bul ve onunla biraz vakit geçir, ikinizin de yürüyecek hali kalmayana dek düzersin onu. Pazartesi günü beni gördüğünde bu sorunu at- latmış olursun böylece ve hayatın da her zamanki obsesif- kompulsif düzenine dönmüş olur.” Telefondan duyulan deri gıcırtısı üzerine, onu koltuğun- da arkasına yaslanırken hayal ettim. “Bu senin tek hakkın- dı, Eva. Bir daha …
muzlu pasta 9
muzlu pasta 9 EYVAH! GEÇ KALIYORUM! “Hayatı seviyor musun? öyleyse zamanını israf etme, çünkü hayatın yapıldığı madde zamandır.” Benjamin Franklin Bu paniğin en bilinen belirtilerinden biri “Bu ilişki nereye gidiyor?” sendromudur. Bir ilişki sürdükçe sürüyor ve ufukta evlilik görünmüyorsa, o zaman durup bir düşünmelidir, iliş- kinin sonu bir yere varmayacaksa, vakit kaybetmemelidir. İşte bu psikolojiyle güzelim ilişkiler bir çırpıda bitirilir. İçimizde, “Sonu nereye varırsa varır. Mühim olan yaşanı- lan güzel anlardır.” deme cesaretini gösterebilen aslan yürek- lilerin sayısı pek azdır. Öylesine şartlandırılmışız ki. Çocukluk günlerimizden beri, oyuncak olarak elimize hep bebekler, plastik çay-kahve fincanları, küçük ocaklar, tencere- ler filan verilmiş. Bebeklerimizi pışpışlamış, altlarını temizle- miş, saçlarını taramış-örmüş, onlara kıyafetler dikmişiz. Haya- li misafirlerimize görünmez yemekler pişirip boş tabaklarda ikram etmişiz. Gelecekte üstleneceğimiz “anne”lik rolüne daha o zaman- dan, böylece hazırlanırmışız. Gelecekte izleyeceğimiz yol, yani evlenip çoluk çocuğa ka- rışmamız gerektiği, bilinçaltımıza böylece işlenirmiş. Kafalarımızın içinde bu kayıtlarla yaşarken, toplumda ya- şanan model yine bu iken korkmamak mümkün mü? Üstelik anne-babalann endişe dolu bakışlarını üzerinde hissederken, yakın arkadaşlann teker teker bekârlığa vedaBanu özdemir 85 edişlerine şahit olurken, sağdan soldan otuz beşinden sonra çocuk doğurmanın riskli olduğunu duyarken ve tüm bunlar olduğunda hâlâ bekârken… Panik olmamak mümkün mü? Kimilerimizin omuzlan bu baskılar altında gün geçtikçe daha bir çöker. Kimilerimizin önceliği her şeye rağmen hâlâ kariyeridir, bu baskılan duymazdan, görmezden gelir. Ne var ki bu baskılar gerçekten çok kuvvetlidir. En baba- yiğidin bile üzerine kâbus gibi çöker, perişan eder. Sanıyorum bu konuda en zorlandığımız anlar, işyerinde iz- lemek zorunda kaldığımız “hamilelerin geçit törenlerf’dir. Özellikle büyük şirketlerde -nüfus kalabalık olduğu için- hamileler hiç bitmez. Evli genç kadınlar arka arkaya hamile kalırlar. Hatta öyle bir denk getirirler ki (bu ayarlama nasıl ya- pılır, aralarında bir danışıklı dövüş mü vardır, bir bilen varsa lütfen söylesin!) aynı anda -biri hamileliğinin başında, biri or- tasında, biri de sonunda- …
muzlu pasta 8
muzlu pasta 8 Neleri Dert Ediniriz? — Ben ona “Aşkım” yazdım, o bana cevabında “Canım” dedi. Acaba çok mu anlam yükledim? Aynı şeyleri hissetmi- yor muyuz? Belki de hissetmiyoruz ve beni frenlemek isti- yor… — Nereden çıkarıyorsun bunları canım yaaa… Belki işte başı çok kalabalıktı ve bir çırpıda yazdı… Bence boşuna endi- şeleniyorsun… Hem zaten erkekler bizim kadar duygu yüklü olamıyorlar, canım-cicim yapamıyorlar ki… — Ama bak bitirirken ben ona “Muckssssssssssss” yazmış- tım, o bana “Öptüm” demiş…. Yok yok, beni sevmiyor gali- ba… Üffffff… Daha Daha Neler Konuşuruz? — İlk g-sfringimi 96 yılında giymiştim. — 96 mı? O zamanlar g-string var mıydı ki? Ben sanıyorum 99’da filan giydim… — Vardı vardı ama yeni çıkmıştı. Öyle çok yaygın değildi. Nasıl rahat ettim, anlatamam. — Ay gerçekten çok rahatlar. Şimdi eski tipler bana baba- anne çamaşırı gibi geliyor. Giyenleri resmen küçümsüyorum! — Sen her gün mü giyiyorsun? Ben periyodik günlerde ra- hat edemiyorum ama. — Yooo… Ben gayet iyiyim. Hiç üstümden çıkartmıyorum. — Erkeklerde de boxer\ar hoşuma gidiyor benim. — Aaa, benim de hoşuma gidiyor bak. Ama bazısı çok ra- hat edemiyormuymuş ne? Halbuki ne rahat görünüyorlar de- ğil mi?— Evet evet… Ben de duydum, bazısı sevmiyormuş. Eski erkek arkadaşım baba tarzı giyiyordu, gittim bir düzine boxer aldım… — Ayıp olmuştur çocuğa! — Aman ne olacak canım! Bir de onların yanına çeşit çeşit atletler almıştım; V yakalısı, yuvarlak yakalısı… — Ay benim bir de Calvin Klein tarzı çok hoşuma gidiyor… Offf nasıl seksi duruyor anlatamam…HOŞGELDİN OTUZ YAŞ “Bizim neslimiz Büyük Depresyonu ya da Büyük Savaş’ı yaşamadı Bizim savaşımız ruhsal bir savaş. Bizim depresyonumuz kendi hayatlarımız…” Tyler Durden-“Fight Club” Otuz yaşın kapıyı çaldığı gün, yirmi dokuzdan otuza sade- ce bir yıl geçmiş olsa da, insan beton duvara çarpmış gibi olu- yor. Bu yeni yaşa adapte olabilmek başlangıçta zordur. Aynaya bakılır. Evet. Ufak-tefek çizgiler, …
duyguların rengi 1
duyguların rengi 1 Açın gazeteleri, dergileri sayfa sayfa zayıflama diyetleri, şişmanlığın tehlikeleri bir yanda. Öte yanda “Ne kadar za- yıf, o kadar güzel” haberleri, adeta bir deri bir kemik kadın görüntülerine övgüler… Gözden kaçan küçük haberler, “Yediklerini kusarak formunu koruyormuş” yazan ve alnn- da bir diyet listesi, bir diyet ürün reklamı, koca bir manşet: ŞİŞMANLIK KÖTÜDÜR, SAĞLIKLI VE HEMEN ZA- YIFLAYIN”. Evet, şişmanlık gerçekten kötüdür ve hastalık olabilir. Peki ya zayıflık hastalık olabilir mi? “Bedeninizin başkaları tarafından nasıl görüldüğü” sorusunun ön planda olduğu ergenlik dönemindeyseniz, günün modası zayıf kadınsa, aç- 108tığınız her yerde zayıf mankenler görüyorsanız, hele hele te- levizyon seyrederken, o zayıf mankenlerin çok beğenildiği- ni gözlüyorsanız; zayıflık bir hastalık haline gelebilir. Tüm bunlar, anne-çocuk ilişkisinde sorun, bağımsız olma isteği, kendi bedenini kontrol altına alma gibi psikolojik etkenler- le birleşince ortaya tedavisi zor, sonucu pek de hoş olma- yan bir şekilde zayıflık, anoreksiya nervoza hastalığı olarak belirebilir. Nedir anoreksiya nervoza? Yaş ve boy uzunluğu için olağan sayılan en az kiloda bu- lunmasına karşın, kilo almaktan ve şişman olmaktan aşırı korkmadır. Beden görüntüsünü doğru değerlendiremeyip, daha zayıf olmak için yemek kısıtlama, aşırı egzersiz yapma, yediklerini isteyerek çıkarma (parmakla, ilaç kullanarak vb) durumudur. Daha çok zamanımızın hastalığı olarak belir- miştir. Beslenme bozukluğu ve intiharlar nedeniyle ölüm- ler olmaktadır. Daha çok genç kız ve kadın hastalığıdır. Er- keklerde az görülür. Arada tıkınırcasına yeme süreçleri ol- duğu zaman hastalığın adı “bulimia nervoza” olarak belir- lenir. Bu gençler genellikle bağımlı, mükemmeliyetçi genç- lerdir. Başarılı, ailenin beklentilerine iyi yanıt veren uyum- lu çocuklardır. Nasıl tanırız? Daha önce şişman olsa bile, artık normal, hatta normal- den zayıf görünen biri, hâlâ şişman olduğunu ve zayıflama- sı gerektiğini söylüyorsa bir daha düşünmeli. Hele bu kişi15-25 yaş arasındaysa, yeme düzeni bize garip geliyorsa dik- katimiz artmalı. Bu hastaların kendiliklerinden doktora gitmeleri nadir- dir. Çoğu kez aşırı güç kaybı, …
KALBİMDEKİ ACI
KALBİMDEKİ ACı “Hayır, lütfen zahmet etmeyin,” diye hemen itiraz etti Lauren. Tony ona aldırış etmedi. “Detroit gibi büyük bir şehir- de senin gibi hoş bir italyan kızın kendisini koruyacak bir aileye ihtiyacı vardır. Sık sık bizi ziyarete gel… Restoranın üstündeki dairelerde oturuyoruz. Ricco, Dominic…” dedi Tony sertçe. “Lauric geldiğinde ona göz kulak olun. Joc, sen de Ricco ve Dominic’e göz kulak ol!” Kahkaha atmaya başlayan Lauren’a dönerek, “Joe evli,” dijre açıkladı. Neşesini güçlükle bastıran Lauren kendisini korumak- la görevli dörtlüye sevinçle ışıldayan gözlerle baktı. “Benim gözüm kimin üzerinde olsun peki?” diye şakacı bir dille sordu. Bu dört İtalyan esmer adam kafalarını kusursuz bir uyumla sallayarak sandalyesinde neşeli bir ifadeyle oturan Nick’i işaret ettiler. Nick sandalyesine yerleşerek, “Lauren bana kendi ba- şının çaresine bakabileceğini söyledi.” dedi ve soğukkanlı bir şekilde sandalyesini geriye itip ayağa kalktı. Nick telefon açması gerektiğini söylemiş ve bu sırada Lauren da koridorun sonundaki bayanlar tuvaletine git- mişti. Dışarı çıkar çıkmaz girişteki telefonun başında du- ran Nick’in geniş omuzlarını ve üçgenimsi sırtını hemen tanımıştı. Kalın bariton sesini kısarak konuşuyordu ama Lauren ağzından çıkan sözcüklerden birini net olarak duy- muştu: “Ericka.” Lauren bunun başka bir kadını aramak için ne kadar tu- haf bir zaman olduğunu içinden geçirdi. Yoksa tuhaf değil miydi? Ev sahipleri partiye yanında birini getirmesini bek- liyorlardı ve Nick hiç şüphesiz Lauren ile karşılaşana dek 65partiye gideceği kişiyi ayarlamış olmalıydı. Nick başkasına olan sözünü bozuyordu! Nick, Lauren’ın Pontiac Trans Am marka spor otomo- biline binip motoru çalıştırdı, gösterge panosunda jenera- törün kırmızı ikaz lambasının yandığını görünce de kaşla- rını çattı. “Jeneratörde bir sorun olduğunu sanmıyorum,” diye telaşla açıklamaya başladı Laurcn. “Buraya gelirken yolda durup bir tamirciye kontrol ettirmiştim. Hiçbir şey bulamamıştı, sanırım ikaz lambasında bir sorun var. Araba henüz altı aylık.” Nick bir süre düşündükten sonra, “Neden kuzeye doğru gidip nasıl çalıştığına bakmıyoruz,” dedi. “Böylece Missoııri’yc giderken …
GÜNLER NASIL GEÇİYOR
GÜNLER NASIL GEÇİYOR? “Tek bir başarı vardır. O da istediğiniz şekilde yaşamaktır.” Christopher Morley Haftanın en favori günü Cuma… Çünkü hem akşamında cazip bir program yapma ihtimali var, hem de arkasından gelecek upuzuuun bir hafta sonu tati- li… En bedbaht gün de pazartesi tabii… Neyse ki ben -işimi acayip çok sevdiğim için- pazartesi send- romunu neredeyse hiç yaşamadığımı söyleyebilirim. Benim işe dönüş sendromum daha çok uzun tatillerin bitişinde oluyor. Daha ofisimin bulunduğu koridora adımımı attığım anda gözlerimi kırpıştırmak zorunda kalıyorum. Işıklandırma, halı- nın rengi, duvarlar… Sanki hem hatırladığım hem de hatırla- madığım bir yere gelmiş gibiyim. Çok garip bir his, ne oldu- ğunu tam çözebilmiş değilim. * Günler genelde sabah yataktan kalkmak için debelenmek- le başlar. “Beş dakika daha, beş dakika daha” derken işe kılpa- yı yetişilir. İşe şöyle yarım saat öncesinde gidenlerimiz oluyor mu? Erkeklerde rastlıyorum da, bizde çok az. Genelde makyaj ve kahvaltı işyerine bırakılır. İşyerindeki bayanlar tuvaleti, sabahlan makyaj yapanlar- dan tıklım tıkış olur. Kimisi daha masasına gitmeden, elinde çantaları, torbalarıyla soluğu tuvalette alır. Tabii bu yüzden de ” 30 Mumlu Pasta Ben pek makyaj meraklısı olmadığım için bu işkenceden yırtıyorum. Tercihim rujumu arabada, ana caddeye çıkmadan önceki ışıklarda sürmek. Hatta o gün toplantım varsa, hızımı alamayıp, yol boyunca rimel ve allıkla makyaj operasyonuma1 devam ediyorum. * Kahvaltı faslı küçük bir sandviç, poğaça veya tostla ge’ıne'” de bilgisayar karşısında geçiştirilir. Tüm gün, o toplantı senin bu toplantı benim, koşturarak geçer. Masaya ulaşılabilen zamanlarda e-maifler ve arayanlar cevaplandırılmaya çalışılır. Bunların arasında, hazırla/Jnıası gereken raporlar, prezantasyonlar, fiyat analizleri vesaireyi is- tenen zamana yetiştirmekle uğraşılır. Tabii tüm bu işler arasında herkeste büyük bir geyik yap- ına potansiyeli vardır. — Eteğin çok güzel. — Ay öyle mi? Çok sagol… Yeni aldım. — Ben de böyle diz boyunda bir etek arıyorum, bakmadı- ğım yer kalmadı. Etekler çok kısa bu yıl… — İşte …
sexsin ve cinsiyetlerin evrim.!
sexsin ve cinsiyetlerin evrim! cinsel -seksüel- secilim nedir. tabiattaki öneminelerdir. günümuzde cinselik zannediyoruzki butun ınsanlar tarafından tarışması bir bicim evrim kuram nın.temel olarak rastgele olmayan ciftleşme denen.bu olay.da darwin.im,nde kulandı ad ıle cinsel -sesüel-secilim olarak bılınmektedir.cinsel secilimerim.in şimdi ye kadar kesfedilen tartışmasız bryere sahiptir..tabihayata hangi canlıya bakarsanız bakalım elbete cinsel secilim görürüz. az ve cok olarak budan bilim dilinde üzerindeki cinsel baskı denir.egerki doğada tarasız ve objektif nereye baksanız tum canlılarda telemınde ıkı amacı olğunu görürsünüz hayata kalmak ve sexs -üremek, Doğada hangi canlıya bakarsak bakalım, mutlaka cinsel seçilim görürüz; az veya çok olarak. Buna bilim dilinde bir tür üzerindeki cinsel baskı denir.bir düşünelim en konpelskve zihinsel acıdan gelişmiş olarak gördümuz (insan) bile sanat üretebiliyor olması edebiyat yapabılıyor dua edebiliyor dunyayı keşvediyor.uzaya el atıyor kariyer sahbi oluyor holdinglerin başına gecebılıyor ülkereri yonetebılıyor.hata emeliniz olarak hayata başarı ve hayata kalma ıcın elınden gelenı yapıyor yukarda bir kac cumlesini yazdiğmiz bır tek nokta haric. ne solerseniz soleyin onu yapmadan hayata kalabilyormu.biyolojik olarak varlıgını surdurebılıyormu.belki bazıları icin bir anlamı olmaya bılır fakat yeryuzunde insanların tamamı üremeketen vaz gecrlerse dünya en fazla 80/100 yıl icinde ınsan nesli tukenmesıne neden olur Bunu, eşeysel olarak üreyen tüm canlılara genelleyebiliriz. Doğada her hayvan, ilk olarak doğumundan ölümüne kadar yaşam mücadelesi verir. Sonradansa üreme mücadelesi… Üreme mücadelesi, dediğimiz gibi, türlerin bazı bireyleri üzerinde cinsel baskı dediğimiz unsuru oluşturur. Bu, karşı cinsi etkileyebilmek için bir bireyin sahip olması gereken özellikler ve bu özelliklerden olan sapma miktarı olarak değerlendirebilir. Çünkü doğada bireyler, çiftleşebilmek için birbirleriyle mücadele etmek durumundadır. Ve bazı özelliklere sahip olan bireyler, diğerlerine göre daha avantajlı konumda olurlar ve üreme şansları artar. Cinsel seksüel üce ayrılır. 1 Intrasexual Selection (Aynı Cinsiyettekiler Arası Dövüş) 2) Intersexual Selection (Eş Seçimi) 3) Sexual Conflict (Eşeysel Çatışma) İlk madde genellikle doğrudan erkeklerle ilgilidir ve genelde dişilere arası mücadele görülmez elbette doğada …
isvez.de erkek kıtlğı cinsel krizden taşraya koşuyorlar
ülkenın buyuk kentlerinde yaşayan kadınlar aşkı bulmak icin taşraya koşuyorlar,, falkenberg,ğöteborg harnösand,gibi buyuk kente yaşayan 20 yaş ıla 30 yaşlarında uygun bır patner bulmak iyice zorlaştı.çop cata şirketelri dvreye gırdıbu şirketler otobust lerı 20/30 yaşlarındakı guzel kızları erkelerın yogun oldgu taşra bolgereler tur lar duznelıyerek bu kızlara uygun patner bulmak ıcın tataıl amcıl oraya yonlendıryorlar,, taşarda.kadınların oranı erkelerden daha dusuk bolgelerı secerek bu guzel kızlara oralarda uygun patner bulmaları konusundada eğitım verıyor,, hafta sonu duzenlenen partıdacok şukurkı o bir taşra erkegi adlı turlarla daç 8 saatlık bır flort yaşıyorlar.brie petseb.ın aklına Queeresland,bir kasabada yaşayan arkadaşların zıyeret edkten sonra böyle bır fıkır doğmuşbır gece bada oturken bar sahbı götebork ve falkenberg.dekı bekar kadınlar kendılerını ciftcilere tanıştırmasın ısteyenduznelı mektublar aldığını anlatmış ve o dogrultude bole bır orgazıasyon ıcerınıse gırmış.ve bayağı un sahbı olmuş bu orgaziasyonla ve sırada kı organizasyon dul kaadınlara yapacakmış,,
anadolu yakası üniversiteli escort çiğdem
merhabalar; andolu yakası escort çiğdem , ben kendimden bahsedeyim biraz siz değerli elit ve yakışıklı beylere,ben 20 / yaşımda 1,70, boyunda üniversitede otelcilik, bölümünü okuyan üniversiteli escort bayanım e. sadece 4/5 yıldızlı otellerde yapmaktayım tek seferlik yada saatlik olarak görüşme yapıyorum. gecelik görüşüyorum..servislerimin arasında anal seks ve gondomsuz ilişkim asla yokdur,ön sevişmeli olarak seks yapkatayım.. hizmeti vermekteyim beni arayınız bekliyorum öptümm hepinizi. escort bayan anadolu yakası çiğdem,,
ANADOLU YAKASI ATEŞLİ ESCORT TUTKU
İstanbul Anadolu Yakası Göztepe Escort Ateşli Tutku 25 yaşında 1.50 boyunda; 48 kilosunda. Detaylı bilgi için ziyaret ediniz. Escort Ateşli Tutku 05356775238 Şehir:İstanbul Semt: Anadolu Yakası;Göztepe Yaş:25 Boy:1.50 Kilo:48 Saç rengi:Kahve küt Göz rengi:Koyu Kahve; Ten rengi:Kumral Merhaba ben Escort Ateşli Tutku, İstanbul ilinin Anadolu Yakası Göztepe ;semtinde yaşıyorum. 25 yaşında 1.50 boyunda; 48 kiloda; Buğday ten rengiyim; Kahve küt saçlı escort bayanım; Koyu Kahve göz rengine sahibim. Fotoğraflarımdan beni daha detaylı görüntü sağlayabilirsiniz. telde lütfen saygılı edep kurallarında konuşalım anal kesinlikle yapmıyorum. kondomsuz ilişkiye girmiyorum.lütfen aksini teklif etmeyiniz… Anadolu Yakası Göztepe Escort Ateşli Tutku; TELEFONUM –0535 677 52 38 NOT: İletişim kurduğunuzda bayaneskorttr sitesinden iletişime geçtiğinizi belirtmenizi saygıyla rica ederim.