Etiket İlanları: 'cimcif yapan escort' (185)

escort ceylan

28 Haziran 2013

Merhabalar. Ben İstanbul Avrupa Yakası,ndan escort ceylan 27.yaşında oldukca güzel fit bir vucuda sahip Esmer, siyah uzun saçlı, bakımına özen gösteren ve temizliğe hijene değer veren escort bayanım…. Kendine güvenen elit cidi beylerin aramasını beklemekteyim. Görüşmelerimi kendi evimde yapıyorum ve beylere özel eskort Masözlük hizmeti veriyorum,,,,,,,,,,, Detaylı bilgi yada randevu için aşağıda ki telefon numaramdan bana ulaşabilirsiniz. Görüşmek dileğiyle. gereksi yere sohbet amacılı aramayın lutfen    TEL.  0539 341 31 81

avcılar anal Escort Hayal

27 Haziran 2013

Merhaba Ben avcılar anal Escort Hayal Hayallerinizin Yeni adresi,,,,,,,,,,,, istanbul avcılar semtınde kendıme aıt daıremde yanlız yaşamaktayım,, sız degerli misafirlerimi sagdece kendi daıremde agırlıyorum . evım gırış ve cıkıs olarak,, oldukca rahat ve guvenlıdır . duş alma ımkanınız var.,,,,,,,,,,,, anal sex ve korumasız sex lutfen teklif etmeyınız fotograflarımdanda gordugunuz sekılde oldukca bakımlı ve uzun boylu sexı manken gıbı bır bayanım 24 yasındayım ve göçmenin,,,,,,, sıze sımdıye kadar gormedıgınız hayallerı yasatacagım benı arayın . 0 533 163 49 13 idia ediyorum : geldiginizde resımlerdeki bayan ben degil isem eger 1 seans ucretsız kalıyorum ancak ben resımlerdeki bayan isem bahşiş veriyorsunuz 🙂 ))

ŞİRİNEVLER ESCORT ZEYNEP

merhabalar,.ben ŞİRİNEVLER ,den yeni escort zeynep 30 yaşında 1,65 boyunda .55 kıloda zarif puruzsuz bir vucuda sahip sexsi doyumsuz escort bayanım,merterde.ki kendi evimde görüşüyorum .ve 4/5 yıldızlı otelere gelmekteyım,ne istedigini bılen elıt kalıtelı beyleri mısfir edmekteyım.. anal ve kondomsuz ilişkiye girmiyorum..                               telefonum; 0534 702 65 53

istanbul escort bayanlar (2)

istanbul escort bayanlar

23 Haziran 2013

  istanbul escort bayanlar Lauren kollarının sıcaklığına biraz daha sokuldu. Mırıl- danarak, “Nasıl yani?” diye sordu. “Şanslı gcccmdc miyim?” “Hayır,” diye uykulu bir şekilde yanıtladı Lauren. Nick, “Ben de öyle düşünmüştüm,” diyerek güldü. Geri çekilip Laurcn’ın uykulu suratına baktı ve üzgün bir şekilde başını salladı. “Gel hadi… Ayakta uyuyorsun.” Ko- lunu omuzlarına dolayarak onunla eve doğru yürümeye başladı. “Bay Numbers’ı sevdim,” dedi Lauren. Nick ona yandan, neşeli bir bakış attı. “Aslında adı Ma- son. Numbcrs sadece takma adı.” “O bir matematik dehası,” dedi Lauren hayranlıkla. “Ayrıca çok hoş biri. İçten ve…” “Bir bahisçi,” diyerek cümleyi tamamladı Nick. “Ne?” Lauren şaşkınlıktan neredeyse sendelemişti. Saatin geç olmasına rağmen evin tüm ışıkları yanıyor ve parti tüm heyecanıyla devam ediyordu. Nick ön kapıyı açıp gürültülü kahkahalar etraflarını sararken, “Bu insan- lar hiç uyumaz mı?” diye sordu Lauren. Gelişigüzel bir şekilde manzarayı gözden geçiren Nick, “Ellerinden gelse hiç uyumazlar,” diye yanıtladı. Hizmet- çilerden birine Lauren a hangi odanın verildiğini sordu ve sonra onu merdivenlerden yukarı çıkardı. “Bu gece Koy’da kalacağım. Yarın tüm günü birlikte geçiririz… Baş başa.” Lauren’ın odasının kapısını açıp ekledi: “Arabanın anahtarları uşakta. Fek yapman gereken anayola çıktığında kuzeye dönüp üç buçuk kilometre ilerledikten sonra sol- daki ilk yola sapman. Koy yolun sonunda… Zaten oradaki tek ev… Gözünden kaçması imkânsız. Saat on birde orada ol.”Kendinden böylesine emin bir şekilde Koy’a gitmeye razı olacağını ve istediği her şeyi yapacağını düşünmesi, Lauren’ı çileden çıkartırcasına eğlendirmişti. “Orada se- ninle yalnız kalmak isteyip istemediğimi sorman gerekmiyor mu?” Nick hafifçe çenesine dokundu. “İstiyorsun.” Dokuz yaşındaki bir çocukmuş gibi ona gülerek hafifçe dalga geç- ti: “istemezsen, anayola çıkıp güneye dönerek Missouri’yc gidebilirsin.” Kollarını etrafına dolayıp onu uzun, ateşli bir şekilde öptü. “Yarın on birde görüşürüz.” İçine dert olan Lauren arsızca ona karşı çıktı. “Missouri’yc gitmeye karar vermezsem.” Lauren, Nick gittikten sonra dudaklarında isteksiz bir gülümsemeyle yatağına gömüldü. Nasıl olur

sevgiliye nameler 4

sevgiliye nameler 4

21 Haziran 2013

sevgiliye  nameler  4 Sevgili! Sana kızgınını. Yaptığın bazı çirkin şey- lerden söz etmem gerekiyor. Öylesine incittin ki beni. burada kaldığım sürece sana yazmamaya kararlıydım Ama duygularım savaşı kazandı. Sana kızgınını, çünkü 1. Mektuplarında hiçbir şey yok, yani İşçi Davası ve benim yaptıklarımın eleştirisi ve neler yapmak ge- rektiği konusundaki direktiflerin dışında hiçbir şey1 Hiddetle diyebilirsin ki, ama mektuplarımda sana gö- nül alıcı laflar ediyorum. Benim senden istediğim aşı- kane sözler değil ki. Senin olsun hepsi. Bana özel yaşa- mından söz etmeni istiyorum. Tek satır yok! Aramızda ki biricik bağ, Dava. bir de eski duyguların anısı. Bu çok acı verici. Burada, bütün bunları apaçık anladım Hiç bitmeyen Dava beni iyice bitkin düşürdüğünde, so- luğumu tutup oturduğumda, ardıma baktım ve farket- tim ki benim evim yok, hiçbir yerde. Kendim olarak ne varım ne de yaşıyorum. Zürih’te de aynı, ya da daha kötüsü, hep yayın işleri… Ne burada kalmak istiyorum.ne de Zürih’e dönmek. Sakın bana hiç bitmeyen bu iş- lerden bezdiğimi, biraz dinlensem hepsinin geçeceğini söyleme. Hayır, hayır, bunun iki katına da katlanabi- lirim; katlanamadığını, nereye dönsem, nereye baksam. hep aynı şey – «Dava». Bu dayanılmaz, bu tüketici bir şey. Elimden gelen her şeyi bu yola koyduğum halde neden herkes hâlâ beni rahat bırakmıyor? Her mektup seninkiler olsun, ötekilerden gelenler olsun, hep ay- nı— bir yük bana, şu sayı, bu bildiri, şu yazı, ya da öbü- rü! Buna bile katlanacağım; yanısıra bir de insan olsa hepsinin ardında, bir kul, bir can, bir kişi… Ama sana göre tek bir şey var: «Davamız,» başka da bir şey yok! Bunca zaman hiçbir şey geçmedi mi başından? Tek bir düşünce? Tek bir kitap? Tek bir izlenim? Benimle pay- laşabileceğin hiçbir şey yok! Belki sen de bana aynı soruları sormak isterdin… Senden farklıyım ben, fikir- lerim var, izlenimlerim var benim, «Davamız» m yanısı- ra. Ama kiminle paylaşacağım ki

Düzgün adam, adam mı

“Düzgün adam”, adam mı?

19 Haziran 2013

“Düzgün adam”, adam mı? Eyvahlar olsun! Düzgün adam diye diye ayvayı yediği- mizin resmidir. Anneannelerin gençliğimizi tükettiği yetmiyormuş gibi, pırtladı pırtladı şimdi de Internet’te “www.duzguna- dam.com.” pırtladı. Buyurup buradan yakalım dedik, siteye kaynadık tabii. Bakın siz şu düzgün adamın tarifine. Iyyy, tüylerim şim- diden diken diken valla. Anneanne top3, düzgün adam tanımında kafadan liste başı; geleceği parlak iş, hava atılası bir eğitim ve dolgun cüzdan. Peşinden iyi otomobil (yani cip), düzgün fizik, marka ve moda kılıklar, temiz ve bakımlı olmak, haftada bir saç tıra- şı (diş ipi yoksa kavga ederiz), sporcu, sosyal, hayvanları seven, Latin, klasik ve jazz başta olmak üzere geniş bir mü- zik yelpazesine sahip (Sezen Cumhur Önal gibi), üstüne bir de salsa, samba, tango kıvırtmakta kusur etmeyen (Tolga- han gibi), iyi seks yapan; o da yetmiyor, aldatmayan falan da filan… Hazır ayaktayken üç su yerleri silip ütü de yapsın bari. Bu ne be? Paket güzel de, içi nasıl içi? Acı var mı acı? “Adam” göremiyorum Sizin tarife uygun tiplerden yazlan Reina’da, kışları Eti- ler Şamdan ve Nişantaşı’nda gani. Ama ben içlerinde düzgün adam, çok pardon, “adam”göremiyorum, ya siz? Olsa olsa konu mankeni olurlar, dost- lar da alışverişte görür. Ortalık iki diploması, Range Rover arabası, kolunda Bvlgari saati, Göcek’te yatı, Papermoon’da masası, Akmer- kez Residence’ta katı olan acurlardan geçilmiyor, gözünü- zün yağını yiyeyim yani. En iyi mevkilere gelir, gazetelere kasım kasım kasılarak röportaj verir, terliden terfiye koşar, ama eve gelince karı- sını hırpalar, aşağılar, çocuğuna harçlık vermez, boşanınca öz evladını tanımaz, garsonlara köpek muamelesi çekerler. Öyle düzgündürler işte! Açtırmasınlar bayramlık ağzımı şimdi. Bizim kızlar da iyi kısmetiyle Bebek’te oturacak, böyle bir adamı kafeslediği için kendiyle gurur duyacak, anasının göğsünü kabartacak ya, düşünmeden evlenirler bu “düz- gün adam”larla. Sonra gelsin metresler, gitsin kavgalar, bel- ki alkol, belki itiş kakış. E tabii bir de “aman kol kinisin yen içinde kalsın”

sana geldim

sana geldim

16 Haziran 2013

sana geldım, “Hazır olacağız.” Telefonu kapattıktan sonra arkama yaslanıp bir nefes ver- dim; sıcak bir banyoya ve bir orgazma ihtiyacım vardı. Gide- on Cross, onu düşünerek mastürbasyon yaptığımı bir şekil- de öğrenecek bile olsa umurumda olmazdı artık. Cinsel açı- dan tatminsiz olmak duruşumu zayıflatıyordu ve onun böy- le bir sıkıntısının olmayacağını biliyordum. Daha günün so- nu gelmeden alternatif bir önceden onaylanmış girinti bula- cağından emindim. Yürüyüş ayakkabılarımı giymek için topuklularımı çıka- rırken telefon tekrar çaldı. Annemi uzun süre oyalamak ko- lay değildi. Konuşmamız bittiğinden beri geçen beş dakika, tam da onun cep telefonu konusunu halletmediğimizi fark et- mesi için gereken süreydi. Bir kez daha, telefonu duymazdan gelmeyi geçirdim aklımdan ama günün pisliklerini eve taşı- mak da istemiyordum. Her zamanki gibi yanıtladım telefonu ama sesimde her za- manki coşku yoktu. “Hâlâ seni düşünüyorum.” Cross’un sesinin kadife hırıltısı beni öyle bir rahatlama hissine boğdu ki, aslında onu tekrar duymayı ummakta oldu- ğumu fark ettim. Hem de bugün. Tanrım. Duyduğum arzu öyle kuvvetliydi ki onun bedenim için bir tür uyuşturucu haline geldiğini, son zamanlarda yaşa- dığım uçuk kafaların bir numaralı kaynağı olduğunu anladım. “Seni hâlâ hissedebiliyorum, Eva. Tadın hâlâ damağımda. Senden ayrıldıktan sonra iki toplantı, bir de telekonferans yaptım, ama benimki hâlâ inmedi. Avantaj sende; talepleri- ni bildir.” “Ah” diye mırıldandım. “Bir düşüneyim.” Cary’nin Cross’u eli böğründe bırakmak konusunda söy- lediklerini anımsayarak gülümsüyordum onu bekletirken. “Hımmm… Aklıma hiçbir şey gelmiyor. Ama sana dostça bir65 önerim var. Git kendine, salya sümük ayaklarına kapanıp sana kendini tanrı gibi hissettirecek bir kadın bul ve onunla biraz vakit geçir, ikinizin de yürüyecek hali kalmayana dek düzersin onu. Pazartesi günü beni gördüğünde bu sorunu at- latmış olursun böylece ve hayatın da her zamanki obsesif- kompulsif düzenine dönmüş olur.” Telefondan duyulan deri gıcırtısı üzerine, onu koltuğun- da arkasına yaslanırken hayal ettim. “Bu senin tek hakkın- dı, Eva. Bir daha

muzlu pasta 9

muzlu pasta 9

muzlu pasta  9 EYVAH! GEÇ KALIYORUM! “Hayatı seviyor musun? öyleyse zamanını israf etme, çünkü hayatın yapıldığı madde zamandır.” Benjamin Franklin Bu paniğin en bilinen belirtilerinden biri “Bu ilişki nereye gidiyor?” sendromudur. Bir ilişki sürdükçe sürüyor ve ufukta evlilik görünmüyorsa, o zaman durup bir düşünmelidir, iliş- kinin sonu bir yere varmayacaksa, vakit kaybetmemelidir. İşte bu psikolojiyle güzelim ilişkiler bir çırpıda bitirilir. İçimizde, “Sonu nereye varırsa varır. Mühim olan yaşanı- lan güzel anlardır.” deme cesaretini gösterebilen aslan yürek- lilerin sayısı pek azdır. Öylesine şartlandırılmışız ki. Çocukluk günlerimizden beri, oyuncak olarak elimize hep bebekler, plastik çay-kahve fincanları, küçük ocaklar, tencere- ler filan verilmiş. Bebeklerimizi pışpışlamış, altlarını temizle- miş, saçlarını taramış-örmüş, onlara kıyafetler dikmişiz. Haya- li misafirlerimize görünmez yemekler pişirip boş tabaklarda ikram etmişiz. Gelecekte üstleneceğimiz “anne”lik rolüne daha o zaman- dan, böylece hazırlanırmışız. Gelecekte izleyeceğimiz yol, yani evlenip çoluk çocuğa ka- rışmamız gerektiği, bilinçaltımıza böylece işlenirmiş. Kafalarımızın içinde bu kayıtlarla yaşarken, toplumda ya- şanan model yine bu iken korkmamak mümkün mü? Üstelik anne-babalann endişe dolu bakışlarını üzerinde hissederken, yakın arkadaşlann teker teker bekârlığa vedaBanu özdemir 85 edişlerine şahit olurken, sağdan soldan otuz beşinden sonra çocuk doğurmanın riskli olduğunu duyarken ve tüm bunlar olduğunda hâlâ bekârken… Panik olmamak mümkün mü? Kimilerimizin omuzlan bu baskılar altında gün geçtikçe daha bir çöker. Kimilerimizin önceliği her şeye rağmen hâlâ kariyeridir, bu baskılan duymazdan, görmezden gelir. Ne var ki bu baskılar gerçekten çok kuvvetlidir. En baba- yiğidin bile üzerine kâbus gibi çöker, perişan eder. Sanıyorum bu konuda en zorlandığımız anlar, işyerinde iz- lemek zorunda kaldığımız “hamilelerin geçit törenlerf’dir. Özellikle büyük şirketlerde -nüfus kalabalık olduğu için- hamileler hiç bitmez. Evli genç kadınlar arka arkaya hamile kalırlar. Hatta öyle bir denk getirirler ki (bu ayarlama nasıl ya- pılır, aralarında bir danışıklı dövüş mü vardır, bir bilen varsa lütfen söylesin!) aynı anda -biri hamileliğinin başında, biri or- tasında, biri de sonunda-

muzlu pasta 8

muzlu pasta 8

15 Haziran 2013

muzlu pasta 8 Neleri Dert Ediniriz? —    Ben ona “Aşkım” yazdım, o bana cevabında “Canım” dedi. Acaba çok mu anlam yükledim? Aynı şeyleri hissetmi- yor muyuz? Belki de hissetmiyoruz ve beni frenlemek isti- yor… —    Nereden çıkarıyorsun bunları canım yaaa… Belki işte başı çok kalabalıktı ve bir çırpıda yazdı… Bence boşuna endi- şeleniyorsun… Hem zaten erkekler bizim kadar duygu yüklü olamıyorlar, canım-cicim yapamıyorlar ki… —    Ama bak bitirirken ben ona “Muckssssssssssss” yazmış- tım, o bana “Öptüm” demiş…. Yok yok, beni sevmiyor gali- ba… Üffffff… Daha Daha Neler Konuşuruz? —    İlk g-sfringimi 96 yılında giymiştim. —    96 mı? O zamanlar g-string var mıydı ki? Ben sanıyorum 99’da filan giydim… —    Vardı vardı ama yeni çıkmıştı. Öyle çok yaygın değildi. Nasıl rahat ettim, anlatamam. —    Ay gerçekten çok rahatlar. Şimdi eski tipler bana baba- anne çamaşırı gibi geliyor. Giyenleri resmen küçümsüyorum! —    Sen her gün mü giyiyorsun? Ben periyodik günlerde ra- hat edemiyorum ama. —    Yooo… Ben gayet iyiyim. Hiç üstümden çıkartmıyorum. —    Erkeklerde de boxer\ar hoşuma gidiyor benim. —    Aaa, benim de hoşuma gidiyor bak. Ama bazısı çok ra- hat edemiyormuymuş ne? Halbuki ne rahat görünüyorlar de- ğil mi?—    Evet evet… Ben de duydum, bazısı sevmiyormuş. Eski erkek arkadaşım baba tarzı giyiyordu, gittim bir düzine boxer aldım… —    Ayıp olmuştur çocuğa! —    Aman ne olacak canım! Bir de onların yanına çeşit çeşit atletler almıştım; V yakalısı, yuvarlak yakalısı… —    Ay benim bir de Calvin Klein tarzı çok hoşuma gidiyor… Offf nasıl seksi duruyor anlatamam…HOŞGELDİN OTUZ YAŞ “Bizim neslimiz Büyük Depresyonu ya da Büyük Savaş’ı yaşamadı Bizim savaşımız ruhsal bir savaş. Bizim depresyonumuz kendi hayatlarımız…” Tyler Durden-“Fight Club” Otuz yaşın kapıyı çaldığı gün, yirmi dokuzdan otuza sade- ce bir yıl geçmiş olsa da, insan beton duvara çarpmış gibi olu- yor. Bu yeni yaşa adapte olabilmek başlangıçta zordur. Aynaya bakılır. Evet. Ufak-tefek çizgiler,

Buluşma Aşaması

Buluşma Aşaması

25 Mayıs 2013

Buluşma Aşaması İlk iki aşamayı geçtiyseniz bir şekilde sorunlar çözülmeye başlanmış demektir. Yani her ikiniz de ilişkinin getirdiği bir- çok problem ve güzellikte ortak noktada buluşabiliyorsunuz. Neden bu aşamaya buluşma diyorum? Çünkü ilişki doğ- ru ve yanlışta, güzel ve çirkinde aynı yerde buluşabilmektir. Daha çok aynı şeyleri düşünüp daha çok empati kuruyorsu- nuzdur. Artık mutlu olmak için çok fazla bir şey yapmaya gerek yoktur. Çünkü birlikte yaptığınız birçok şey mutluluk verir. Özellikle evliliklerde ilk iki üç sene geçilebildiğinde bu aşa- ma, yani buluşma aşaması sağlıklı yaşanmaya başlanır. Siz de biliyorsunuz ki artık birçok evlilik bu aşamaya gel- meden bitiyor. özellikle evli çiftlerin etrafında olanlar buna dikkat etme- lidir. Evliler ilk iki senede birçok sorun karşısında başarısız olup tartışabilirler. Eğer ki çok büyük hatalar, ağır psikolojik durumlar, şiddet ve aldatma yoksa anlayışla karşılamak ge- rekir. Bu durumlar yoksa hemen ayrılın gibi zararlı telkinler vermemek gerekir. Aslında bu aşama evli çiftler için çocuk yapmaya idealdir. Çünkü çocuk dünyaya muhteşem güzel- likleri ve aynı zamanda yorucu sorumluluklarıyla gelir. Eğer sevgiliyseniz ve bu aşamaya geldiyseniz ileriye doğ- ru daha ciddi kararlar alabilirsiniz demektir. Çünkü buluş- ma aşamasından sonra süreyi çok uzatmak da can sıkmaya başlar. Her şey rutinleşir ve nötrleşir.

Sayfa 2 of 19 1 2 3 4 19