Etiket İlanları: 'esmer escort' (78)

KIZ TAVLAMAK

KIZ TAVLAMAK

KIZ TAVLAMAK © Benim ergenlik dönemimde piyasada ‘Kız Tavlama Sa- natı’, ‘En Güzel Aşk Mektupları’ gibi kitaplar vardı. Halen olduklarını pek sanmıyorum. Çünkü o günden bugüne ar- tan bir şekilde, en azından bir kesimde, kız-erkek arkadaş- lığını cinsel boyutlara, tavlama kelimesini başka amaçlara taşıdık ki… O kitaplarda neler yazardı hatırlamıyorum ama eminim ki, uzaktan bakma, gülümseme, kibar konuşma, yardım etme gibi, şu anda bizim kuşağa masum, yeni kuşa- ğa ise garip, hatta komik gelecek önerilerdi onlar. Sonra değişen dünyayla birlikte masumiyet de bitti. Çocuklar aşk- la, cinsellikle çok erken tanışır oldular. Daha kreşteyken aşklarından, kıskançlıklarından bahsetmeye başladılar.Cinsel ilişki kurma yaşı gittikçe düştü. Tanışıp, ardından hemen cinsel ilişki kurmanın adı aşk oldu. Gerçekten kız tavlamak nasıl olur? Galiba önce ‘tavla- mak’ ne demek onu anlamak gerekir. Kızdırdıktan sonra yavaş yavaş soğutarak yumuşatmak; tavlamanın sözcük an- lamı bu. Sanırım kızlar ya da erkekler için kullandığında, tavlamaktan kast edilen bir çeşit ilişki kurmak olsa gerek. İlişki kurmak çok kolaylaştı derken acaba yanılıyor muyuz? Sosyal fobi sorunu ya da başka bir ruhsal sorunu olmayan gençler için çok kolaylaşn gibi. Belki de sorun tavlamanın artık eski anlamını taşımıyor olmasından kaynaklanıyor. Artık el ele tutuşmak, pastaneye gitmek yeniliyor. Ekonomik durumu iyi olan ailelere mensup gençlerin kız arkadaşlarına bir demet çiçek almayı akıllarına getire- mediğini ilk kez öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Getirseler de kız arkadaşlarının bunu beğenmeyeceklerini düşünüyor- lardı. Henüz 15-16 yaşındayken kendilerini, her defasında değeri artan armağanlar almak zorunda hissediyorlardı. Çi- çek onlar için hiç görmeden, çiçekçi tarafından hazırlanan bir hediyeydi ve yaşlılara özgü bir gelenekti . Daha bu yaş- ta, bir sokak çiçekçisinden severek seçecekleri ve harçlıkla- rıyla alacakları bir demet nergisin zevkini bilmiyorlardı. Öğrenme şansını da yitirmişler ve yaşlarına uygun bir gü- zelliği, o yaşın deyimiyle ıskalıyorlardı. Ekonomik durumu iyi olmayan gençler ise çok farklı gö- rünmekle birlikte temelde sorunluydular. Bir yandan yaşa- dıkları bölgelerde

DUYGULARIN RENGİ 4-

DUYGULARIN RENGİ 4-

DUYGULARIN RENGİ 4- rar verebileceğini biliriz yani, biliriz de nasıl yapmayacağı- mızı becermek de zorlanırız. Oysa bir an gelir, öfkenizin yersizliğini, isteklerinizin anlamsızlığını, karşınızdakilerin şaşkınlığını görebilirsiniz. Çok öfkeliyken birden gülmeye başladığınız olmadı mı hiç.7 Ama dikkatli olmakta yarar var, karşıdakiler onlarla dalga geçtiğinizi düşünebilir siz öf- kenizi gülmeceye dönüştürürken. Öfkeli insanların davra- nışları, komedi filmlerinde çoğu zaman güldürür bizleri. Güldüren kontrolsüzlükleridir. Belki kendi öfkemizi kont- rol ederek, kendimizi güldürmeyi becerebiliriz. Öfkelendi- ğimizi bildiğimiz şeylere yakın olmak, içinde olmak ve on- larla olmak zorunda değiliz ayrıca. Kimi zaman, onların yok olmasını sağlayamıyor ve başkalarını değiştiremiyor- sak, uzak durma, görmeme hakkımızı kullanabiliriz. Öflce doğal bir duygu. Ve hep olacak, çünkü onu orta- ya çıkaran olayların çoğu yaşamın bir parçası ve yaşam da bizim. Amaç öfkelenmemek değil, öfkenin kaynağını keşfe- dip, ona karşı tedbir almak ve öfkenin dışavurum biçimini seçmek. Unutmayın, öfke bir duygu ama ortaya çıkardığı davranışın ne olacağına siz karar vereceksiniz.Yl1 1″°- Asistanım henüz ve ilk kez h ı r™ Ç.’kac^m hocamın isteği üzerine K T* Cani, yayın değil ve ben hTl. ,    un”tkan- — s-« *+> _ _ne soru söyleye- rek, bunların yanıtlarını isteyeceğini bildirdi. Çekim başla- dı, söylediği soruları sorup, yanıtları aldı. Bitti sanırken da- ha önce bahsetmediği bir soru daha sordu. Doğal olarak ben de yanıta, “Evet, bunu unuttum,” diye başladım. Sonradan izleyen herkes bunun bir espri olduğunu dü- şündü. Oysa ben yanlış kullandığım kelimeye takılmıştım: ‘Unuttum’. Unutmam için bunu önceden belirlemem, bil- mem, planlamam gerekti. Ben unutmamışnm. O gün iki şeye karar vermiştim. Biri, bir daha asla hiçbir programda önceden soruları konuşmadım, her şey doğal akışıyla gitti. Diğeri ise unutma, unutulma, unutkanlık gibi sözcükleri kullanırken anlamlarını hiç unutmadım. Unutma üzerine şiirler, romanlar, unutma üzerine sa- vaşlar, unutma üzerine intikamlar, hayatlar kurulmuş. Ki- mi zaman unutulmaktan, unutmaktan yakınmışız, kimi za- man unutamamaktan. Kimi zaman unuttuk diye suçlanmı- şız,

DUYGULARIN RENGİ 3-

DUYGULARIN RENGİ 3-

DUYGULARIN RENGİ 3- başını öperdi. Canım efendiminin yerini, “Bunu mu özle- mişim?” sorusu, aranan masalcı ninenin yerini masalın cadısı alırdı. O zaman özlem duymayalım mı.7 Hayır! Özlemek ve öz- lenene kavuşmak mutluluklardan biri. Yeter ki gerçeği öz- leyelim, yeter ki özlerken gerçekçi olabilelim. Bazen evlili- ğin sandığımız kadar masal dünyası olmadığını, bekarlığın da isteklerimize kavuşma özgürlüğü olmadığını bilelim. Eğitimin yetmediğini, eğitimsizliğin ise olumsuzluğunu bi- lerek, paranın mutluluk getirmediğini, parasız da sorun olabileceğini, sürekli evden uzak olmanın cazip olabileceği- ni, ama gezmek için çok uzağa gitmek gerekmediğini bile- rek özleyelim. Bilerek özleyelim ki, özlem acı değil, çaba ge- tirsin, heyecan getirsin, başarı getirsin. Sıla biziz, olumsuz- luklarıyla, yanlışlarıyla, eksikleriyle biz ve bizim parçaları- mız. Onu özlerken gerçekleriyle hayal edelim ki, kavuştuğu- muzda evimizde olduğumuzu, bizi bulduğumuzu hissedebi- lelim. Sevgili, paylaşmak demektir, duymak demektir, kız- gınlıklara, kırgınlıklara katlanabilmek demektir, olumsuz- luklarına karşın seçtiğimiz demektir, istediğimiz demektir, yansıtabildiğimiz değer demektir. Onu özlemek için yitir- meyi, uzak kalmayı, gitmesini beklemeyelim. Yanımızday- ken, yüreğimizdeyken, bizimleyken özleyebilelim. Özleyebi- lelim ve bunu ona söyleyebilelim ki sevgi, aşk, özlem, mut- luluk ve sevgili de bizim olabilsin.Korku, hayret, üzüntü, tiksinti, umut, sevinç, kabul edil- me ve öfke… Duygularımız, yani bizi bir davranışa yönel- ten, çevresel beklentilere uyum sağlamamıza yarayan duy- gular. Bizi bir davranışa yönelten ama davranışın ne oldu- ğuna bizim karar verebileceğimiz hisler. Öfke de bunlardan biri. Genellikle düşmanlığa ve saldırganlığa yol açan bir duygu. Becerebiliyorsanız şair gibi öfkeyle ama inadına şiir yazmak olabilir sonucu. Ama çoğunlukla tehlike oluştu- ğunda öfkelenir ve saldırarak o tehlikeyi yok etmeye çalışı- rız. Bazen öfke saldırganlığa değil, hiddete dönüşür. Aslın- da birbirlerine yakın duygulardır ama şiddetleri aynı değil- dir. Öfkelenmek doğaldır, yeter ki kontrolden çıkıp, yıkıcı bir duygu haline gelmesin, yeter ki diğer insanlarla ilişki- mizi, iş yaşamımızı, okul hayatımızı bozmasın, yeter ki kontrol edebilelim ve yönetebilelim. “Öfke nöbetlerine girdi,” deriz, bağırıp

DUYGULARIN RENGİ 2-

DUYGULARIN RENGİ 2-

DUYGULARIN RENGİ  2- ne işe yarayacaklarını bilemez haldeler. Çalışanlar umut- suz, işlerinin geleceğini göremediklerinden, işsizler umut- suz, isteklerine kavuşamadıklarından. Siyasiler umutsuz, yazgılarını başkalarının başarılarına bağladıklarından. Yaş- lılar umutsuz gençlere güvenemedikleri ama onların gele- cek olduklarını bildiklerinden. Toplumca depresyonda mıyız? Biz mi yitirdik umutları- mızı yoksa birileri umudun yaşayanlar için olduğunu bili- yor ve doğrudan yok etmek yerine, umutlarımızı mı çalıyor- lar? Gasp, hırsızlık ve suç arttı, sokaklar güvensiz, evimiz bile güvensiz diye düşünmeye başladıysak, aslında umutla- rı olmadığı için sokaklarda olan bir avuç sokak çocuğunun felaketimiz olacağına inanmış, sokakları onlara değil, onla- rı sokaklara teslim ettiğimiz gerçeğini bile gözden kaçıracak kadar yılmışsak, ülkemizin gücünü, varlığımızın gücünü unutmuşsak, umutlarımızı, mücadele gücümüzü çalmaları- na izin vermişiz demek ki. Umutsuzluk karanlık bir duygu. Karanlık içinde kalma- ya da, bırakılmaya da karşı çıkmak gerek. Umutsuzluğun nedeni depresyonsa önemli değil, doktoru var, tedavisi var. Ama umutsuzluğun nedeni başkalarıysa sakın izin verme- yin, çünkü çalınan, umutlarınızla birlikte geleceğinizdir.Özlenene nasıl ulaşılmaz nitelikler yüklemiş yazar: “Ba- şımın tacı, canım efendim, görünmez çığlıklarımı gören…” Hep öyle değil midir.7 Özlenen ulaşılamayandır, ulaşılmaz- dır. Bildiğimiz, duyduğumuz, hissetiğimiz olumlu, büyüsel, olanaksız her şey ona aittir. O muhteşemdir, çünkü bizim özlemimizdir, özlediğimizdir, kavuşamadığımız, elde ede- mediğimiz belki de yitirdiğimizdir. Yanımızdayken anlaya- madığımız, belki de hiç bizim olmayan ama dinlediğimiz, dinlediklerimizi dillendirdiğimiz, dillendirirken değiştirip, hayallerimizi eklediğimiz, onun için özlediğimiz. En çok bahsedilen, yazılan, çizilen sevgiliye ve sılaya öz- lemdir. Sevgili, sevenin aynası olduğuna göre, sevgiliye öz- lem biraz da kendimize özlemdir. Aslında özlemlerin en büyüğü kendimize duyduğumuz özlemdir. Eski halimizi öz- leriz, neşeli halimizi özleriz, mutlu halimizi özleriz, hatta bazen hüzünlü halimizi bile özleriz. Üstelik hepsinin biz ol- duğunu, hepsini seçenin, hepsini yaşayanın biz olduğumu- zu unutarak, üstelik belki bir gün sonra bugünümüzü de özleyeceğimizi fark etmeden, düşünmeden özleriz. Aynen sevgiliyi özlemek gibi. Yanımızdayken, bizimken, yaşanır- ken hiç özlenmeyecekmiş gibi gelirken, özlemler küçük se-

ALDATMA ,3

ALDATMA ,3

ALDATMA ,3 bir çocuk gibi mahzunlaşarak yalnız dolaşırdı. Bu yalnızlıktan yakınmazdı ama hiç olmazsa kocasının paylaşmaya yanaşmadığı bu konulara karışmamasını isterdi. Halûk’un, küçük kıza para vermesini küçümseyen bakışına ve akılla açıklanamayacak o davranışını eleştiren sözlerine duyduğu kızgınlığı dile getirmedi, hiç cevap vermeden, konunun kapanmasını bekleyerek pencereden dışan bakıp, o küçük, önemsiz kızgınlığı, ruhunun bir yerlerinde taşıdığı ve içinde açığa çıkmamış minik öfkelerini biriktirdiği kesenin içine atıp unutulacak duygular arasına terk etti. Selin’i annesine bırakıp çıktıklarında Aydan kızgınlığını unutmuştu bile. Küçük balıkçı köyündeki tahta masaları örtüsüz eski meyhaneye gittiler. Sakin kıpırtılarla sahile usul usul çarpan denizden huzurlu bir serinlik yayılıyordu. Karşı kıyıdaki tepeler sessizdi. En telaşlı ruhları bile yatıştıracak bir sükûnet vardı çevrede. Bu lokanta, onları, her geçen gün, her yeni başarı ve banka hesaplanna yatan her yeni parayla biraz daha uzaklaştıklarını hissettikleri gençliklerine ve geçmişlerine bağlayan küçük bağlardan biriydi. Hayatlarından, başanlanndan ve zenginliklerinden memnundular, bunu değiştirmek ya da eski günlerine dönmek gibi bir arzuları da, özlemleri de yoktu ama gene de başarıyı tutkuyla hayal ettikleri o eski günlerinden tümüyle kopup ayrılıyorlarmış duygusunun içlerinde yarattığı, o anlaşılmaz, hatta genellikle fark edilmez hüznü, böyle eski anılarından kendilerine kalmış yerlere baş başa giderek yatıştırıyorlardı. Gençliklerinden kopmamak, onu hatırlamaktan ve yaşamaktan korkmamak onların başarılarını daha da önemli kılıyordu. Başarıyı bulmak için yola bir çocuk gibi mahzunlaşarak yalnız dolaşırdı. Bu yalnızlıktan yakınmazdı ama hiç olmazsa kocasının paylaşmaya yanaşmadığı bu konulara karışmamasını isterdi. Halûk’un, küçük kıza para vermesini küçümseyen bakışına ve akılla açıklanamayacak o davranışını eleştiren sözlerine duyduğu kızgınlığı dile getirmedi, hiç cevap vermeden, konunun kapanmasını bekleyerek pencereden dışan bakıp, o küçük, önemsiz kızgınlığı, ruhunun bir yerlerinde taşıdığı ve içinde açığa çıkmamış minik öfkelerini biriktirdiği kesenin içine atıp unutulacak duygular arasına terk etti. Selin’i annesine bırakıp çıktıklarında Aydan kızgınlığını unutmuştu bile. Küçük balıkçı köyündeki tahta masaları örtüsüz eski meyhaneye gittiler. Sakin kıpırtılarla sahile usul usul çarpan

ALDATMAK 2

ALDATMAK 2

15 Mayıs 2013

ALDATMAK 2 Halûk’a, “Hazırlan artık istersen, annem bekler,” demesi, yemekleri buzdolabına yerleştirmesi, üstüne ne giyeceğini düşünmesi, oyalanan kocasına alışılmış bir biçimde içinden hafifçe kızması, evinin gizli hâkimi olduğunu hissetmesi, pencerelerden görünen ilkyaz güneşinin ışıklarının halıya düşmesi, bütün bunlar, bu minicik, önemsiz ayrıntılar bir araya geldiklerinde güçlü bir sığınak oluşturuyorlardı onun için. Biraz önce hissettiği utancı, aşağılanmayı, hatta adamın küstahlığına duyduğu kızgınlığı unuttu. Duygularını inciten bir görüntü günlük hayatın ıvır zıvırı altına bir daha çıkarılmamak üzere gömüldü. Eğer, kendi haline bırakılsaydı bir daha o adamı belki hatırlamayacaktı bile. Hep birlikte evden çıktılar. Geniş caddenin köşesindeki trafik ışıklarında durduklarında, kirli yüzlü, yırtık fanilalı, tozlu saçlı bir çocuk kalabalığı yoksulluktan arsızlaşmış gözleriyle bulanık bir su gibi dalgalanarak arabanın çevresine üşüştü, ellerindeki paçavralarla pencereleri silmeye çalışıyorlar, bir yandan da verileceğini sandıkları parayı kapabilmek için kemikli, sıska dirsek-leriyle birbirlerini itiyorlardı. Hayata yenik başlamışlar, asla üstesinden gelemeyecekleri o yenilginin içinde çocukluklarını bile yitirmişlerdi. Yoksullukları da, arsızlıkları da iç acıtıcıydı. Halûk, çevresinde kaynaşan o zavallı çocuk kalabalığını görmüyormuş gibi gözlerini yola dikmiş dümdüz bakarak yeşil ışığın yanmasını bekliyordu. Aydan, birisini arar gibi çocuklara bakarken, biraz ilerde duran mavi gözlü küçük kızı gördü, kirden kararmış yanaklarında biraz önce ağladığını gösteren ince, beyaz izler görülüyordu. Öbür çocukların arasına katılmamıştı, bir direğe dayanmış duruyor- du, ya utanıyordu dilenmeye ya da onlarla boğuşacak gücü yoktu. Minicik sıska yüzünde olduğundan da büyük görünen iri gözleri dargın bakıyordu. Aydan kıza eliyle gelmesini işaret etti. Acıklı bir telaşla koşarak geldi küçük kız. Çantasından çıkardığı parayı verdi. Halûk, başını çevirmeden yan gözle bakmıştı verdiği paraya. Kız, parayı alıp şaşkın ve sevinçli bir bakışla uzaklaşırken, Halûk gözlerini ışıklardan ayırmadan, “Senin içini rahatlatmaktan başka ne işe yanyor verdiğin para?” demişti. Bazen böyle önemsiz cümleler Aydan’ın içinde, çabucak geçeceğini deneyimleriyle bildiği, küçük öfke çalkantıları yaratıyordu. Onu kızdıran söylenen sözler değildi; asla açıklayamayacağı, kimseye söyleyemeyeceği gizli bir duygusunun bir

İstanbul Bayan Escort esin

SLM BEN beylikdüzü escort esin; HOŞ BAKIMLI BİR BAYAMIM 1.68/boy 50  kilo / TEMİZLİK VE BAKIM BENİM İÇİN ÖNEMLİDİR ANAL VE KONDOMSUZ KALMIYORUM. TEN UYUMUM MÜKEMMELDİR VE BİR ERKEĞİN BİR BAYANDAN NE BEKLEDİĞİNİ BİLİRİM SEVGİLİ GİBİ DAVRANIRIM..ÇOK SIK GÖRÜŞME YAPMIYORUM. DETAYLI BİLGİ İÇİN TELEFONUMDAN İLETİŞİM KURALIM, EĞER KRİTERLERİMİZ UYUŞUYORSA GÖRÜŞMEMİZ İÇİN HİÇ BİR SORUN YOKDEMEKTİR.

İstanbul Bayan Escort Tatlı Nil

Selam ben escort bayan Nil ! 23 yaşında, 1.68 boy 49 kilo hoş, bakımlı, sexi, bir bayanım anal ve kondomsuz kalmıyorum görüşmelerimi kendi yerimde ve 4 5 yıldızlı otellerde yapmaktayım. Temizlik bakım kendini bilmek benim için önemlidir arayın beni sizinle hoş dakıkalar yaşayalım kendine güvenen ve sizi mutlu edebilecek biriyim. Beni tanıdıgınıza pişman olmayacaksın…İstanbul Bayan Escort Tatlı Nil 0538 876 39 58

AVCILAR ESCORT AYTEN

selam avcılardan escortunuz sınırsız ayten ben. evliliğimin bitiminde yapayalnız kaldım ve bu durumumum sıkıntısı kapalı bir çevre beni isteklerimin ve arzumun neticesinde bu yönde belki kendi tatmin ederim diye siz beylerden yardım bekliyorum tabiki zevkin bedeli olmaz evimde çorba kaynıyacak. sizler beni bende sizleri mutlu etmek için bir görüşme yapacagız. avcılardan sınırsız escortunuz ayten bütün sınırları zorluyacak sizleri ve kendini mutlu etmek için vardır kendi evimde sizleri agırlıyorum…. avcılardan escortunuz sınırsız ayten

avcılar escort arzu

avcılar escort arzu

selamlar: ben avcılardan yeni escort  ARZU 25,yaşında 1,67 boyunda 55 kilo kumral tenliyim.. görüşmelerimi avcılarda kendi yerimde yapmaktayım..hoş bakımlı keliteli escort bayanım.. AVCILARDA KENDİ EVİMDE VE 4/5 YILDIZLI OTELERDE GÖRÜŞMEKTEYİM ,,, sıcak samimi dakıkalar gecirmek icin elit beyleri bekliyorum,,karşılıklı hoş ve zevkli anlar yaşamak icin arayınız. sms ve cagrılara dönüş yapmıyorum ,, ANAL VE KONDOMSUZ İLİŞKIYE KESİNLİKLE GİRMİYORUM LUTFEN TEKLİF EDMEYINIZ. AVCILAR YENİ ESCORT ARZU   İLE BİRLİKTELİK AYRICALIKTIR YAŞAYANLAR ISE AKLINDAN CIKARTAMAYACAK,, resimler %/% bana aittir TEL 0531 309 88 90  

Sayfa 2 of 8 1 2 3 4 8