Etiket İlanları: 'escort bayan' (173)

Bu tip kadınlar erkekler için öncelikli cinsel yaşamlarını

Bu tip kadınlar erkekler için öncelikli cinsel yaşamlarını

19 Haziran 2013

Bu tip kadınlar erkekler için öncelikli cinsel yaşamlarını paylaştıkları düzenli seks hayatları için idealdirler. Kadınsı- lıkları abartı, eğlenme hazları yüksek ve genellikle duygula- rının dikinde yaşayan kadınlardır. Bu kategorideki kadınlar erkekler için fazla heyecan yüklüdürler. Bu heyecan yüzün- den uzun soluklu ilişki olmaz. Genellikle sevdiğinden ayrıl- mış ya da boşanmış erkekler hemen böyle bir ilişki ararlar. Kendilerini iyi hissetmek için ihtiyaçları budur. Üzücü gelse de böyle kadınlar da yok değil. Hayatlarını devam ettirebil- mek için tüm masraflarını erkeklere karşılatan ve sürekli sana ihtiyacım var diyerek yaşayan kadınlardır. Erkekleri cinsel yönden fazlasıyla tatmin ederler ama istekleri bitmez. Aşırı kaprisli, egoları yüksek ve tüketim odaklıdırlar. Yaptıkları her hatanın haklı bir nedeni vardır. Genellikle geçmişte kendi aileleriyle ciddi problem yaşa- mışlardır. Bu çoğu zaman baba travması olduğu için kendi geçmişlerinin intikamlarını erkek partnerlerinden alırlar. Aslında gerçekten hiç güçlü değillerdir, yaptıkları şey dişilik- lerinin arkasına güçsüz bir kadın saklamaktır. Duygularını yüksek yaşarlar, abartı vardır. Uzun vadede erkekleri yorar- lar. Genellikle her erkek böyle bir kadınla yaşamıştır. Böyle kadınların hayatları somut yaşam odaklıdır. Soyut becerileri düşüktür ama ara ara duygusal çöküşler yaşarlar. Bu anda da hep başkalarını suçlarlar. Erkekleri cinsellikle aldatan kadınlar bu kategoridedir. Bu tip kadınlar erkekleri çok iyi tanırlar. Çünkü küçük yaşlar- dan beri önce babalarını aşırı gözlemleyerek başlamışlardır hayata. Daha sonra bu gözlem başka erkeklerle devam eder. Erkeklerin önceliklerini yakalarlar, bu da cinselliktir. Amaaynı zamanda erkeklerin ideal kadın imajlarını da bildikleri için biraz da ideal kadın gibi gözükürler. İlişki esnasında er- keğin kafasını sık sık karıştırırlar. Çünkü erkekler bir türlü anlam veremezler. Bir yandan ideal kadın imajı bir tarafta da ideal olmayan davranışlar. Böyle kadınları anlamak bir erkek için zordur. Erkeklere cinsel davetle yaklaşırlar ve oyuncu tarafları er- keğin kafasını karıştırır. Aslında aşk değildir kadının yaşadı- ğı, sadece bir ilişkidir. İlişkide ideal eş tavırlarını oynar, ger- çekte ruh hali bozuktur ama bunu

muzlu pasta 9

muzlu pasta 9

muzlu pasta  9 EYVAH! GEÇ KALIYORUM! “Hayatı seviyor musun? öyleyse zamanını israf etme, çünkü hayatın yapıldığı madde zamandır.” Benjamin Franklin Bu paniğin en bilinen belirtilerinden biri “Bu ilişki nereye gidiyor?” sendromudur. Bir ilişki sürdükçe sürüyor ve ufukta evlilik görünmüyorsa, o zaman durup bir düşünmelidir, iliş- kinin sonu bir yere varmayacaksa, vakit kaybetmemelidir. İşte bu psikolojiyle güzelim ilişkiler bir çırpıda bitirilir. İçimizde, “Sonu nereye varırsa varır. Mühim olan yaşanı- lan güzel anlardır.” deme cesaretini gösterebilen aslan yürek- lilerin sayısı pek azdır. Öylesine şartlandırılmışız ki. Çocukluk günlerimizden beri, oyuncak olarak elimize hep bebekler, plastik çay-kahve fincanları, küçük ocaklar, tencere- ler filan verilmiş. Bebeklerimizi pışpışlamış, altlarını temizle- miş, saçlarını taramış-örmüş, onlara kıyafetler dikmişiz. Haya- li misafirlerimize görünmez yemekler pişirip boş tabaklarda ikram etmişiz. Gelecekte üstleneceğimiz “anne”lik rolüne daha o zaman- dan, böylece hazırlanırmışız. Gelecekte izleyeceğimiz yol, yani evlenip çoluk çocuğa ka- rışmamız gerektiği, bilinçaltımıza böylece işlenirmiş. Kafalarımızın içinde bu kayıtlarla yaşarken, toplumda ya- şanan model yine bu iken korkmamak mümkün mü? Üstelik anne-babalann endişe dolu bakışlarını üzerinde hissederken, yakın arkadaşlann teker teker bekârlığa vedaBanu özdemir 85 edişlerine şahit olurken, sağdan soldan otuz beşinden sonra çocuk doğurmanın riskli olduğunu duyarken ve tüm bunlar olduğunda hâlâ bekârken… Panik olmamak mümkün mü? Kimilerimizin omuzlan bu baskılar altında gün geçtikçe daha bir çöker. Kimilerimizin önceliği her şeye rağmen hâlâ kariyeridir, bu baskılan duymazdan, görmezden gelir. Ne var ki bu baskılar gerçekten çok kuvvetlidir. En baba- yiğidin bile üzerine kâbus gibi çöker, perişan eder. Sanıyorum bu konuda en zorlandığımız anlar, işyerinde iz- lemek zorunda kaldığımız “hamilelerin geçit törenlerf’dir. Özellikle büyük şirketlerde -nüfus kalabalık olduğu için- hamileler hiç bitmez. Evli genç kadınlar arka arkaya hamile kalırlar. Hatta öyle bir denk getirirler ki (bu ayarlama nasıl ya- pılır, aralarında bir danışıklı dövüş mü vardır, bir bilen varsa lütfen söylesin!) aynı anda -biri hamileliğinin başında, biri or- tasında, biri de sonunda-

muzlu pasta 7

muzlu pasta 7

KIZ MUHABBETLERİ “Kullandığınız kelimeler, nasıl yaşayacağınızı belirlerler.” Yunan Atasözü a)    Ekonomi b)    Politika c)    Dekorasyon d)    Yemek tarifleri e)    Hiçbiri Bildiniz! Bunlar, “kız muhabbetlerinde en çok ne konuşulur?” soru- sunun çok seçenekli cevaplarıydı. Doğru cevap da hiç kuşku- suz “e” şıkkı, yani “Hiçbiri” idi. Tamam. Böylece, kız muhabbetlerinde ne konuşmadığımızı söyle- miş oldum. E ne konuşuyoruz o zaman? Erkekler… İlişkiler… Erkekler… İlişkiler… Erkekler… Haftanın beş günü, günde minimum sekiz saat çalışıyoruz. Hayatımız enflasyon tahminleri, kur varsayımları, ithalat mev- zuatındaki değişiklikler, A tipi fonlar, B tipi fonlar, C tipi fon- lar arasında geçiyor. Bizler iş kadınlarıyız. Makro düşünür, mikro uygularız. İş- lerimizde uzmanlaşmışız, çok iyi işler ortaya çıkarırız.Ama biz kadınız! Süslü unvanlarımız ve başarılı kimliklerimizin arkasında her birimiz birer kadın. Duygusalız. Süslenmeyi, iyi giyinmeyi, güzel olmayı ve beğenilmeyi çok severiz. Gezip tozmaya, eğlenmeye bayılırız… Sevgililerimize taparız. Hal böyle olunca da, ne enflasyon ne de İMKB, gerçekte il- gimizi çeken konular çok farklıdır. Pudranın markası, iyi kaş alan manikürcünün adresi, bir haftada hiç rejimsiz üç kilodan kurtulmanın sırrı, lazer epilas- yoncuya ne kadar para ödendiği, gerçekten işe yarayıp yara- madığı bizim dünyamızdaki en önemli stratejik bilgilerdir. Aramızda müthiş bir istihbarat ağı kurup tüm bu bilgileri paylaştığımız gibi, erkeklerle ilişkilerimizi de kritik üzerine kritik ederiz. Sadece kendimizinkileri değil, tanıdık tanımadık kim varsa, tüm ilişkileri masaya yatırır ve adeta moleküllerine ayınnz. Ne teoriler, ne kuramlar geliştiririz biz. Teknolojinin iler- leme hızından da büyük bir hızla, birbirimizin teorilerini çü- rütecek yeni hipotezler atanz ortaya. Her bir teori, bir diğerini çürütür. Hayatın en büyük bilinmezidir ilişkiler. O kadar kafa pat- latırız ama iyi ilişkinin formülünü bir türlü bulamayız. İyi ilişki eşittir aşk artı sevgi artı saygı diyemeyiz. Denkleme mutlaka bilinmeyen birtakım değişkenler eklenir: ya bir eski sevgili, ya bir yenisi, ya depresyon, ya tatminsizlik, ya kafa karışıklığı, bir şey çıkar ve bu denklemi bozar bitirir.* ilişkileri

muzlu pasta 6-

muzlu pasta 6-

29 Mayıs 2013

muzlu pasta  6- Neleri Dert Ediniriz? —    Ben ona “Aşkım” yazdım, o bana cevabında “Canım” dedi. Acaba çok mu anlam yükledim? Aynı şeyleri hissetmi- yor muyuz? Belki de hissetmiyoruz ve beni frenlemek isti- yor… —    Nereden çıkarıyorsun bunları canım yaaa… Belki işte başı çok kalabalıktı ve bir çırpıda yazdı… Bence boşuna endi- şeleniyorsun… Hem zaten erkekler bizim kadar duygu yüklü olamıyorlar, canım-cicim yapamıyorlar ki… —    Ama bak bitirirken ben ona “Muckssssssssssss” yazmış- tım, o bana “Öptüm” demiş…. Yok yok, beni sevmiyor gali- ba… Üffffff… Daha Daha Neler Konuşuruz? —    İlk g-sfringimi 96 yılında giymiştim. —    96 mı? O zamanlar g-string var mıydı ki? Ben sanıyorum 99’da filan giydim… —    Vardı vardı ama yeni çıkmıştı. Öyle çok yaygın değildi. Nasıl rahat ettim, anlatamam. —    Ay gerçekten çok rahatlar. Şimdi eski tipler bana baba- anne çamaşırı gibi geliyor. Giyenleri resmen küçümsüyorum! —    Sen her gün mü giyiyorsun? Ben periyodik günlerde ra- hat edemiyorum ama. —    Yooo… Ben gayet iyiyim. Hiç üstümden çıkartmıyorum. —    Erkeklerde de boxer\ar hoşuma gidiyor benim. —    Aaa, benim de hoşuma gidiyor bak. Ama bazısı çok ra- hat edemiyormuymuş ne? Halbuki ne rahat görünüyorlar de- ğil mi?—    Evet evet… Ben de duydum, bazısı sevmiyormuş. Eski erkek arkadaşım baba tarzı giyiyordu, gittim bir düzine boxer aldım… —    Ayıp olmuştur çocuğa! —    Aman ne olacak canım! Bir de onların yanına çeşit çeşit atletler almıştım; V yakalısı, yuvarlak yakalısı… —    Ay benim bir de Calvin Klein tarzı çok hoşuma gidiyor… Offf nasıl seksi duruyor anlatamam…HOŞGELDİN OTUZ YAŞ “Bizim neslimiz Büyük Depresyonu ya da Büyük Savaş’ı yaşamadı Bizim savaşımız ruhsal bir savaş. Bizim depresyonumuz kendi hayatlarımız…” Tyler Durden-“Fight Club” Otuz yaşın kapıyı çaldığı gün, yirmi dokuzdan otuza sade- ce bir yıl geçmiş olsa da, insan beton duvara çarpmış gibi olu- yor. Bu yeni yaşa adapte olabilmek başlangıçta zordur. Aynaya bakılır. Evet. Ufak-tefek çizgiler,

AŞKIN EVRELERİ

AŞKIN EVRELERİ

AŞKIN EVRELERİ Kime nerede, ne zaman ÂŞIK olacağımızı bilemeyiz. Böyle bir bilinç olsaydı aşk raflarda kalırdı, aranılan ve ar- zulanan olmazdı. Kimin evladı olduğumuz, hangi kültürde yetiştiğimiz, genetik kodlarımız ve karakter özelliklerimiz kime âşık olacağımızı belirleyen unsurlardır. Bu yüzden her karşımıza çıkana ÂŞIK olamayız. Aslında bir aydınlanma olan aşk, yıllarca kirlenen zihni- mizin aynı zamanda da ilacı oluyor. Gerçek AŞK insanı ken- di gerçekliğine götürüyor. Aşkın olmadığı zamanlarda insan sadece kendini ayakta tutacak şeylerin anlamlarını bilirken âşık olduğu zaman ilişkisi olduğu olmadığı onun için anlam ifade ediyor. İşte yaşamın tadı dediğimiz şey buradan geliyor. Birçok dinde, birçok dilde tüm âlimler Aşk’ı dizeliyor, resmediyor. Çünkü her ülke tarihsel aktarımında Aşk’ları, savaşları daha yoğun kullanıyor. Savaşın olduğu her yerde AŞK; AŞK’ın olduğu her yerde savaş oluyor. Beyin nasıl tam çözülemediyse AŞK da yüzde yüz bilinemiyor. Birçok başarı aşkla doğup bir çok hastalık aşkla iyileşebiliyor. Düşünsenize, âşık olan âşık olduğunun her noktasında hayat buluyor. Saçının telinden, eskimiş tişörtüne kadar. Do- kunduğu yerlerden dinlediği müziğe kadar her şey artık âşık olana geçiyor.Düşünün ki, âşık olan âşık olduğu için kendi zihnini ye- niden programlıyor. Tüm pozitiflik, olumlu bakış açısı, zevk alma dürtüleri, Polyannacılık motivasyon kanalları yüzde yüz çalışmaya başlıyor. Dertler tatlı, yükler hafif, cehennem cennet oluyor. Nefes olan her şey var olduğu için sevilip; nefes alamayan cansız eşyalar Aşka dekor olmaya başlıyor. Çünkü, dünya sen âşık olduğunda sana özel dizayn oluyor. Tüm dünyayı kendi gönlünde barındırabilen ÂŞIK, aşkı da, âşık olduğunu, da dünyayı da yaratana şükrediyor. Çünkü AŞK, yüzde yüze tamlığa, sisteme, evrene teşek- kürü getiriyor. Sayfalarca anlatsam da tarif edemediğim aşk içinde evre- ler taşıyor.

Aşk Dans Etmektir

Aşk Dans Etmektir

Aşk Dans Etmektir Danışmanlık yaptığım anaokullarından birinde 4 yaş grubuyla drama çalışmaları yapıyorduk. Minik, çok sevimli kız ve erkek çocuklarıyla inanılmaz keyifli zamanlar geçiri- yorduk.Tüm çocuklar daire olup yere oturdular ve sohbet etmeye başladık. Onlara bir soru sordum: “Çocuklar AŞK nedir?” Hepsi birden gülmeye başladılar. O kadar tatlıydılar ki, fısır fısır konuşurlarken minik bir kız yüksek sesle dedi ki: “Sarılmak!” “Başka kim söyleyecek? Aşk nedir?” Bir erkek minik: “öpüşmektir!” “Başka?” Başka bir minik kız son noktayı koydu benim aşk nedir soruma: “Aşk dans etmektir.” “Nasıl yani?” “Annemle babam eve gelince zıplayıp sarılıyor.” Evet ben de katılıyorum bu miniğe. AŞK dans etmektir. Aynı beden diliyle tek bir ritimde aynı duygularla şimdiki zamanda bütünleşmektir. Çünkü AŞK iki kişinin bedeninde tek bir ritim olabil- mektir.

DUYGULARIN RENG -8-

DUYGULARIN RENG -8-

DUYGULARIN RENG  -8- Şimdi, bir kanepenin ya da yatağınızın tam ortasına, hat- ta yerde halının üstünde sırt sırta gelecek şekilde oturun. Bacaklarınızı katlayın ve eşinizin sırtına yaslanın. Onun da aynı şekilde aynı beden duruşunda olmasını sağlayın. Sessiz bir şekilde hiç konuşmadan birbirinizin sırtını his- setmeye çalışın. Sırt sırtayken zihninizde sadece olumlu, pozitif duyguları tutmaya çalışın. Ana odaklanın. Ne geçmişe ne de geleceğe saplanın. Bu egzersizi haftada üç kez on dakika süreyle yapın. Top- lam 21 oturum gerekiyor. Etkilerini üçüncü oturumdan son- ra göreceksiniz. Bilinç boyutunda sırt sırta verdikçe güven ve sevgi peki- şecek. Bilincin ürettiği ve kelimelerle pisletmediği bu duygu- lar bilinç dışındaki negatiflikleri yok edecek. On dakikalık çalışmadan sonra yine birbirinize bakma- dan ne hissettiğinizi bir iki cümleyle seslendirin. İlkönce siz sırtınızdaki eşinize, sonra da o, size ne hissettiğini anlatsın. Ayağa kalktıktan sonra bir daha bu uygulama hakkında konuşulmasın.ce karıkoca iki sevgili de. Hatta arkadaşlar, dostlar bile ya- pabilirler. Evde, parkta, sokakta, işyerinde yapılabilecek bir tekniktir. Bir duvarın dibine yan yana dizilin. Herkes birbirinin el- lerini sıkıca tutsun. Eller beden dilinde enerjimizin iletildiği en açık kanala sahiptir. Birbirinizin eline sıkıca sarılıp herkes bacağını hemen yanındakinin bacağıyla yan yana yapıştır- sın. Tek bir bacakmış gibi yapın. Şöyle düşünün, sol baca- ğınızı eşinizin sağ bacağına yapıştırdınız. O da sol bacağına çocuğunuzun sağ bacağına yapıştırdı. Herkes birbirinin elini sıkıca tuttu. Artık tek bir vücutsunuz ve kopamazsınız. Şim- di en baştaki ileriye doğru ilk adımı atsın. Yani her ikinizin ayağı yapışık şekilde tek bir bacak ileri adım atsın. Sonra ya- nınızdaki diğer ayağıyla adım atsın. Sonuç olarak ayakları- nız yapışık şekilde belirlediğiniz yere yürüyorsunuz. Etkinlikten sonra birbirinize geribildirim verebilirsiniz. Göz Göze Olalım Amaç: Uzun etkili sohbetler yapabilmek Birbirimizin içdünyasına girebilmek Duygusal zekâ gelişimi Etkileyici olmak Bu bedensel oyun hem evli çiftler hem de sevgili olanlar için geçerli. Biliyorsunuz ki bizler karşımızdakinin bize dik-

DUYGULARIN RENGİ 7-

DUYGULARIN RENGİ 7-

DUYGULARIN RENGİ 7- “Tanrıya şükür gelmiş!” Diğer kadın gülmeye başladı. “Carlton, Nick’lc bir iş meselesi hakkında konuşmak için Bermuda daki muhteşem bir plajdan beni buraya sürük- ledi.” “Carlton sırasını beklemek zorunda,” dedi Bebe umur- samazca. “Alcx ve benim burada olma sebebimiz de Nick. Alcx, uluslararası bir otel zinciri inşa etmek için Nick’lc konuşmak istiyor. İki haftadır Roma’dan Nick’c ulaşmaya çalışıyordu, fakat Nick telefonlarına cevap vermedi, biz de bu yüzden dün buraya geldik.” “Ericka’yı göremedim,” dedi diğer kadın. “Göremezsin, çünkü Nick onu buraya getirmedi… Onun yerine kimi getirdiğini görmek istiyorsan biraz bek- le.” Bcbe’nin görgülü sesindeki alaycı kahkaha, cümlesinin devamını getirmeden Lauren’ın kaskatı kesilmesine neden olmuştu. “Buna inanmayacaksın! On sekiz yaşlarında bir kız ve Missouri’dcki bir çiftlikten gelmiş. Nick bir saatli- ğine yanından ayrılmadan önce ona tek başına idare edip edemeyeceğini sordu…” İki kadın uzaklaştıkça sesleri du- yulmaz olmuştu. Bcbe’nin sözlü saldırısı Laıırcn’ı hem şaşırtmış hem de sinirlendirmişti, ama sakin bir şekilde kapıyı açıp koridora çıktı. Bir saat sonra Tracy’nin tuvalet masasında oturan Laıı- ren, parlak bal ve altın rengi tutamlar yüzünü çerçeveleyip muhteşem dalgalar halinde omuzlarına dökülene dek saç- larını fırçaladı. Sonra çabucak çıkık elmacık kemiklerine gül renkli bir allık sürüp dudaklarındaki ona uyumlu par- latıcıyı düzeltti ve makyaj malzemelerini çantasına attı. Nick muhtemelen aşağıda, havuzun kenarında onu bekliyor olmalıydı. Bu düşünce turkuvaz renkli gözlerininmutluluktan parlamasına neden olmuştu, aynaya doğru eğilip annesine ait olan on dört ayar altın küpeleri dikkatle taktı. İşini bitirdiğinde banyo yaparken Nick’in gönderdiği krem rengi, uzun ve şık jarse elbisenin etkisini görmek için geri çekildi. Yumuşak kumaş dik ve dolgun göğüsleri- ni bclirginlcştiriyor, elbisenin uzun, dar kolları bileklerine kadar kollarını zarif bir şekilde sarıyordu. Altın renkli ince kemeri hafıfbol olan bel kısmını kavrayarak elbisenin düz yakasından, Tracy’nin ona ödünç verdiği zarif altın ren- gi ayakkabıların göründüğü hafifçe genişleyen etek ucuna kadar Lauren’ın kadınsı vücut hatlarını ortaya

DUYGULARIN RENGİ -6

DUYGULARIN RENGİ -6

duyguların rengi  4 Erkekler yalan söylerken aşağıya kadınlar ise yukarı- ya bakarlar. Erkekleri suç işlemiş çocuk gibi görebilirsi- niz. Kadınlar ise burnundan kıl aldırmayan biri gibidirler. Gözler aynı zamanda her iki cinste de sağa bakar. Çünkü insanlar geleceği düşünürken yapısal olarak sağa bakarlar. Sağa bakmak bir tasarı olduğundan gelecekle alakalıdır. Yani her yalan söyleyen sağa bakar. Yalnız her sağa bakan da yalan söylemez. Bunun için saydığım her şeyin bir arada olması şart.Genellikle göz kontağı kurulmaz. Kadın da erkek de göz- lerini birbirinden kaçırırlar. Yalan söylerken tek kullanılan yer ağızdır, bu yüzden yalan söyleyen genellikle ağzını kapatma eğilimi gösterir. Özellikle bir parmağını dudağına götürüp kaşır gibi yapabilir. Yalan söylerken kan basıncı normalin üstüne çıkar. Yüzün en hassas yerlerinden olan burun üstü ise kaşınmaya başlar. Genellikle erkekler burnunu kaşırlar. Kadınlar ise hafif bir dokunuş yaparlar.Bedendeki hareketlerde hızlanma olur. Doğru söyleyen insan sakin ve emindir. Yalan söyleyen kişideki sakinlik gi- der ve gereksiz bir hiperaktivite gelir. Bu da normal hareket- lerinde bir hızlanmaya neden olur. Kadınlar yalan söylediklerinde yüz bölgeleriyle pek oy- namazlar, galiba bu da makyaj bozulmasın diye. Genellikle kulakmemelerini sıkar ya da saçlarıyla oynarlar. Erkekler ise gözlerini ovuşturur, kendi yanaklarını sıkarlar.Kullandığı kelimelere bakın. Hangi cümleyle başladı ve ardından gelen diğer cümleler ilkiyle bağlantılı mı? Bunu anlamak için kurduğu ilk cümleyi sormanız yeterli. Genel- likle sonraki cümlelerde konudan uzaklaşmanın yollarını ararlar. Bir anda kendinizi başka bir konuda bulabilirsiniz. Olmaması gereken yerde tebessüm edip gülmeye başlar- lar. Bunun yalan olduğunu anlamak için göz kenarlarına ve ağız kenarlarına bakın. Gerçek gülmede her ikisinin kenarı da kırışır. Sahte gülüşlerde sadece ağız kenarı kırışır ama göz kenarları olduğu gibidir. Bu da samimiyetsiz ya da yalan söy- lediği anlamına gelebilir.Ses tonları bir anda değişir. Ya normalin altına ya da üs- tüne çıkar. Bu fark edilir değişim bir şeylerin ters gittiğini belli eder. Beden dilini kontrol etme çabaları

DUYGULARIN RENGİ -5-

DUYGULARIN RENGİ -5-

DUYGULARIN RENGİ “Nick!” Kadın elinde tuttuğu içkiye aldırış etmek- sizin sevinçle gülerek kendisini Nick’in kollarına attı ve Bebe’nin az önce gösterdiği samimiyete benzer bir şekilde onu öpmeye başladı. “Aylardır seni göremiyoruz!” diye onu azarladı geri çekilirken. “Söylesene, neler yapıyordun?” “Bazılarımızın hâlâ yaşamak için çalışmaya ihtiyacı var,” dedi Nick içten bir gülümsemeyle. Uzanıp Lauren’ın elinden tutarak onu arkadaşlarının oluşturduğu çembere doğru çekti. “Lauren, seni ev sahiplerimiz olan Tracy ve Gcorgc Middlcton ile tanıştırayım.” “Lauren, tanıştığımıza çok sevindim,” dedi Tracy ve Nick’c dönerek ekledi: “Neden ikiniz burada tek başınıza duruyorsunuz? Kimse geldiğinizi bile fark etmeyecek.” “Ben de bu yüzden burada durmayı tercih ediyorum,” dedi Nick açık bir şekilde. Tracy kederli bir kahkaha attı. “Sana bunun küçük bir parti olacağına söz verdiğimi biliyorum. Yemin ederim, davet ettiğimiz herkesin geleceğini ummuyorduk. Bu du- rumun evde yarattığı karışıklığı hayal dahi edemezsin.” Lauren rengi mora dönen gökyüzüne, ardından om- zunun üstünden iskeleye baktı. Neredeyse tüm konuk- lar kendilerini eve ya da yatlarına götürecek olan motorlu sandalların beklediği iskeleye doğru gidiyordu. Garsonlar çizgili, geniş bir gölgeliğin altında masaları kurmaya ve ha- vuzun etrafındaki meşaleleri yakmaya başlamışlardı. Mü- zisyenler ise havuzun diğer ucuna kurulmuş olan büyük sahneye enstrümanlarını taşıyorlardı. “Herkes yemek için giyinmeye başladı,” dedi Tracy. “Üzerinizi değiştirmek için Koy’a mı gideceksiniz yoksa burada mı değiştirmek istersiniz?” Lauren’ın başı dönmeye başlamıştı. Yemek için giyin-mck mi? Eğer yemek için resmi giyinmeleri gerekiyorsa yanında uygun tek bir şey bile yoktu! Lauren’ın telaşla kolunu sıkmasına aldırmayan Nick, “Lauren üzerini burada değiştirecek, ben de o sırada Koy’a gidip acil aramaları yapar ve üzerimi değiştiririm.” Iracy Lauren’a gülümsedi. “Ev dolup taşmış durumda. Birlikte bizim odamızı kullanabiliriz, George da üzerini değiştirecek başka bir yer bulur. Gidelim mi?” diye önerdi ve hemen eve yöneldi. Nick, Lauren’ın yüzündeki ifadeye alaycı bir anlayışla baktı. “Sanırım Lauren’ın bana söylemek istediği bir şey var. Sen git, o daha sonra

Sayfa 4 of 18 1 2 3 4 5 6 18